7.BÖLÜM"BOŞLUK"

264 46 6
                                    

Boşluk her zaman bir hüzün gibi sardı etrafımı. Yine beni sonu olmayan dibine çekmeye çalışıyordu. Kolumu kanadımı kırıyor, umudumu, hayallerimi ve yaşama sevincimi elimden almaya yemin ediyordu. Zincirlerini kalbime dolayıp beni esiri olmaya zorluyordu. Boşluk beni tüketiyor, boşluk beni öldürüyordu.

Kahinden çıktıktan sonra olanlar ve söylediklerim dün geceden beri tekrar tekrar gözümde canlanıyordu.

Büyük bir darbe yemiş gibi sendeleyerek geri gitti. Gözlerinin en muhteşem zerreleri şu an gri harelerle titriyorlardı. Gözleri doldu. Nefes alışları uzun maraton koşusu yapmış gibi kesik kesik ama derindi.

Sert yüzü acı çekiyormuş gibi buruştu. Alnındaki damarlar belirgin şekilde atmaya başladı. Büyük ellerini iki yanında yumruk yaptı. Ellerini o kadar sıktıki parmak boğumları beyazladı.

Söylediklerim Jamie'yi gerçekten kırdığını bakışlarından değil, kalbimde hissettim.

Kalbim mengeneyle sıkıştırılıyor, içindeki yaşam kaynağı olan kanı akıtıyordu. Boğazımdaki bu yanma nefes alışımı zorlaştırıyordu. "Jamie..."

Elini kaldırıp susturdu beni, sanki sesimi duymaya tahammül edemiyor gibiydi.

Yutkundu. Adem elması titredi. Siyahlıklarını benden çektiği anda içime ürperti doldu. Yanımdan tek kelime etmeden öylece çekip gitti.

Odamın penceresinden sabaha kadar uyumadığım yorgun gözlerle, mavi gökyüzünü izleyip bunları düşündüm. Jamie'yi üzmek içimdeki bir şeylerin kırılmasına ve kopmasına neden olmuştu.

Aramızı nasıl düzelteceğimi bilmiyordum. Tek çare gidip konuşmam gerekiyordu. Korkum uğruna ölünesi siyah gözlerinin, kırgın bakmasına dayanabilir miydim? Bilmiyorum.

İçim sıkılıyor, yüreğim burkuluyordu. Hemen yanına gidip kendimi affettirmem gerekiyordu.

Evet, doğru olan buydu! Şimdi bunu eyleme dökmek gerekiyordu. Beni dinler mi? Açıklamama izin verir mi? Deli sorular kafamda dönüp duruyordu. Sorularımın cevabı Jamie'yle gidip konuşursam yanıt bulacaktı.

Derin nefes aldım. Yapmam gerekiyordu, korkunun ecele faydası yoktu. Tek sorun Jamie'nin odasının nerede olduğunu bilmiyordum. Sezgilerimi dinledim. İç güdülerimi takip ederek, koridorun en sonunda olan kapıya ilerledim. Umarım uyanıktır.

Kapının önünde durdum. Elimi kaldırıp kapıya vurmaya cesaretim yoktu. Hareketsiz durdum ve bir an yeniden kararsızlığa düştüm.

Ne kadar beklersem azıcık olan cesaretim de tuzla buz olacaktı. Yeniden derin nefes aldım. Kararımdan caymamak için kapıyı tıklattım.

Kapı açıldığında bir adet kaslı bronz göğüs karşıladı beni. Allah'ım o nasıl vücuttu öyle... Göğsünden karnına kadar inen baklavaları, şişkin, sert gözüküyordu. Göbek deliğinden kasıklarına kadar inen yolda ince tüyler mevcuttu.

O'nu ilk kez yarı çıplak görüyordum. Gerçekten...

"Gözlerinle beni taciz etmen ne zaman son bulacak?" Sözleriyle omuzlarımı silktim. Sesim pürüzlü çıkmasın diye boğazımı temizlemek zorundan kaldım.

"Konuşabilir miyiz?" Kafamı kaldırdım; ama gözlerine bakmadım. O dipsiz kuyulara bakmaya henüz hazır değildim.

Cevap olarak yana kaydı. Bana içeri geçmeye yetecek kadar aralık bıraktı. Titreyerek yanından geçtim. Yanağımda o sert kasını hissedince ister istemez ürperdim. Teni öyle sıcaktı ki çölde güneşin altında kavrulan kum tanelerini andırıyordu. Odanın içi tıpkı kendisi gibi kokuyordu.

ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇILARI SEÇİM (DÜZENLEMEDE)Where stories live. Discover now