20.BÖLÜM"SALDIRI"

184 14 11
                                    

BÖLÜM ŞARKILARI:
ASHES REMAİN EVERYTHİNG GOOD
ZAKUM BEN NE YANGINLAR GÖRDÜM

---------------
20.BÖLÜM SALDIRI

Parsellenmiş zihinlerdeki parsellenmiş düşünceler parsellenmemiş zihinlere çanak tutar; parsellenmiş zihinleriyle parsellenmemiş zihinleri zehirleriyle doldurmaya çalışırdı.

Bunun adı kısır döngüydü.

Zaman...Her şeyin ilacı değildi. Yalnızca bazı şeyleri daha katlanılır hale getirmeye yardımcı olurdu. Kalan yaralar, yiten benlikler, kaybolan umutlar hepsi aynıydı. Zaman her şeyi değiştirmezdi. Olayları bastırır yatıştırırmış gibi görünürdü. Farkında değildi ki bastırdıklarının bir gün gelip daha acı şekilde ortaya çıkacağının. Yitenlerin öfkesinin durdurulamaz boyuta geldiğinin. Umutların yerlerini hiçsizliğin aldığını. Alışmışız ancak zaman her şeyin ilacıdır. Tek değişen zamandır diye söylemeye. Dilimize bunu tekerleme gibi dolamışlar. Hayır yanlıştı. En büyük düşman zamandır. Zaman değişmez insanları kişilikleri karakterleri değiştirirdi. İnsanlıktan çıkarırdı...Seni yavaş, yavaş yaşayan canlıya değil, insan eti yiyen zombiye dönüştürürdü. Bunun farkına varamazdık. Neden olduğunu sorgulamazdık bile. Zamandı ya onun adı bize yaptığı her şey faydamıza olurdu. Ne haddimize onu sorgulamak bize mi düşmüştü?

İnsanoğlu zaten hiç bir şeyi sorgulamazdı. Annesinin babasının evlatlarına kendi anne babalarının söylediklerini aktarırdı. O küçük çocuklar da büyür kendilerine öğretilenlerin aynısını kendi çocuklarına söylerdi. Bu hep böyleydi. Nesilden nesile bu böyle aktarılmış, beynimize yerleştirilmiş, dilimize nükte edilmişti. Bizler de bize öğretilenlerin yanlışlık payını hiç düşünmemiş anlatılanlarla yaşamıştık. Araştırmamıştık. Halbuki bize öğretilenlerin hepsi yanlıştı. Allah bize akıl vermişti ve biz bu aklımızı sadece boş işlere yorup harcamıştık. Verilen aklı çalıştırmayı becerip sorgulamamıştık. Yanlışların zihnimize girip kemirmesine izin vermiştik. Düşüncelerimizi yanlışlıkların bakterisiyle çalkalanmasına göz yummuştuk. İnsanın temelinde tembellik vardı. Sorgulamamazlık yatıyordu. Yanlışa göz yummak içimize işlenmişti. Bize öğretilenlere karşı keşke nedenlerimizi niçinlerimizi sıralasaydık. Dediklerini durup düşünseydik. Söylediklerinin doğruluk payını araştırsaydık. İşte şimdi sorgulamamamızın zararlarını çekiyor pişmanlığını yaşıyorduk. Bu bize ders olsundu. Bir daha bize söylenenleri sorgusuz sualsiz kabul etmez durup düşünürdük. Sorgular araştırır; bizden alacakları ne katacakları ne diye kafa patlatırdık. Böylece kendimize hangi yol iyiyse o yolu seçer ona göre hayatımıza şekil verirdik. Araştırmayı öğrenir sorgulamayı uygulardık.

Koyun gibi her şeye kafamızı sallamazdık. Başkalarının direktifleri doğrularıyla yaşamazdık. İyi veya kötü olacağını bizden başka kimse bilemezdi.

Bazen durup dururken kendimle çatışıyordum nedensiz yere. Aklıma bazı düşünceler geliyor bunu kabul ettirebilmek için içimden kendimle savaşıyordum. Hiç olmayacak konular konuşulmayanlar beynime hücum edip kendilerini kabul ettirmeye çabalıyorlardı. Ne garipti. Alakası olmayan düşünceler zihnimi utanmadan meşgul ediyordu. Bundan ise hiç sıkılıp utanmıyordu.

Banyodaki buhar nedeniyle buhar kaplayan aynayı parmaklarımı kullanarak sildim. Aynada yüzümü net görebileceğim yer dışında diğer taraflar hala pusluydu. Puslu olan yerlerin arasında sudan damlalar yılan şeklinde kıvrılıyor kendine zikzak çiziyordu. Yazın son demlerini yaşamamıza rağmen sıcaklık ilk günkü kadar bunaltıcıydı. İç bunaltan bu sıcaklıktan gına gelmişti. Yapış, yapış ve ter kokmak hiç çekilmiyordu.

Duştan yeni çıksamda saçlarım kurumuş kendi doğal hallerini takınmışlardı. Bu sıcakta salık durmaları azap çekmişçesine canımı sıkıyordu. Ense köküm pişmeye yüz tutmuş derisi soyulmuştu. Aynadaki görüntüme derinden gelen nefes aldım. Göğsüm balon gibi şişti. Oflayarak saçlarımı en tepede topladım. Kıvırıp kendi etrafında döndürdüm. İşim bitince lastik tokayla sabitledim. Biraz daha iyiydi böylesi.

ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇILARI SEÇİM (DÜZENLEMEDE)Where stories live. Discover now