5-SON YAPBOZ PARÇASI

1.9K 270 168
                                    


Arkadaşlar selam... Başlamadan önce şuraya kısacık bir iç dökme yazısı bırakmak istiyorum. Öncelikle hiçbir zaman, hiçbir kurgumda, oy- yorum sınırı vs koymadım. Çünkü buraya bir şeyler yazıyorsam hem sizin kafanız dağılsın, hem de benim kafam dağılsın diye. Ben de okurken her satıra yorum yapan bir insan değilim. Sizden de bunu isteyemem. Yine de insan saatlerini verip buraya bir şeyler yazıyorsa ufacık da olsa bir oy, bir yorum gibi beklentiye giriyor. Emin olun sizin verdiğiniz her oy, her yorum... Bildirimden düşünce bile deli gibi yazma motivasyonu veriyor. Diyorum ki, bölüm okumak isteyen bundan zevk alanlar var. Kalk ve yazmaya devam et. Ama burada mesela 200 kişi bölüm okuyorsa oy sayısı maksimum 50... Arkadaşlar bir yıldıza dokunup sayfadan öyle ayrılmak zor değil. Lütfen...

Çok konuştum ama sizi birer arkadaş görüyorum kendime. Söylemlerim bu yüzden. Umarım anlatabilmişimdir derdimi. Sizleri seviyorum...💓💓

Zifiri sulara iyi yolculuklar, keyifli okumalar🪷

Krobak- İts snowing like its the end of the world

🧜🏻‍♀️

Anne. Sadece dört harfe sığabilen bir kavramın bir insanda asla kapanmayacak kadar derin yaralar bırakabilmesi adil değildi. Ya da tüm hayatında, başkasının asla sahip olamayacağı kadar sevgiye sahip olabilmesi...

Bir annem vardı.

Beni büyütmüş ve elinden geldiğince eksiklerimi kapatmaya çalışmış bir annem vardı.

Peki bir anne çocuğundan korkar mıydı, bilmiyorum. Sanırım ben çocukken annemi çok korkutuyordum. Üzerime kapanan kapıları hatırlıyorum hala mesela.

Beren'in zorbalıklarından bıktığım ve ağlayamadığım için içimde biriken öfke artıyordu. Bir çocuk bedenine sığamayacak kadar öfke vardı içimde, hep vardı. Sadece bağırmıştım. Beni rahat bırakmasını istemiş ve Beren'e bağırmıştım.

Benim öfkem yüzünden neredeyse boğulacağını o zaman anlamamıştım.

Annemin korkuyla Beren'i alıp eve kapanmasını hatırlıyorum. Bana bakarken gözlerinde oluşan korkuyu, yüzüme kapanan ahşap kapıyı, ağlayamadığım için kapının önüne oturup annem kapıyı açana kadar hıçkırdığımı da...

Babam gelmiş ve soğuktan çok etkilenmese de büzüşmüş bedenimi kucaklayıp eve sokmuştu. O zamanlar hatırlamıyordum ama şimdi hatırlıyorum. Saatlerce kapıda bekleyip en sonunda uyuyakalınca üzerime örtülen pelerinin sahibi aslında annem değildi...

Annemin pelerini yoktu, olamazdı.

Beni ne zamandan beri koruyorsun, beni ne zamandan beri izliyorsun?

Ben tek başıma çabalarken sen hep orada mıydın, hiç mi gelmedin...

"Elis, kızım." Bakışlarımı daldığım yerden ayırıp anneme döndürdüm. Yüzü, yaşlılığın getirdiği etkiyle kırışmış olsa da hala çok güzeldi. Mavi gözleri ilgiyle parlıyor ve dünden beri beni bu kadar düşündürecek ne olduğunu sorguluyordu. Belki de eve geldiklerinde beni neden okyanus kenarında ıslanmak pahasına otururken bulduklarını sorguluyordu.

Aynı şeyleri ben de hep sorguluyordum.

Ama sanırım ben artık biliyordum.

"Yemek hazır, gel de bir şeyler ye. Sabahtan beri bir şey yemedin." Yüzüme ufak bir gülümseme kondurdum. Bugüne kadar varlığını bilmediği onca şeyle savaşmış biri olarak artık neyle savaştığımı biliyordum. Bunu saklamak en kolayı olmuştu, her zaman en kolayı...

ZİFİRİ SULAR ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin