8-YERYÜZÜ VE GÖKYÜZÜ BARİYERİ

1.6K 208 174
                                    


Selam deniz kızlarım, zifiri sulara iyi yolculuklar keyifli okumalar🪷

oy ve yorumlarınızı bekliyorum❤️

Melenie Martinez- Pacify her 🎧

🧜🏻‍♀️

Gözlerimi araladığımda nerede olacağımı düşünüyordum emin değilim ama uzun zaman sonra böyle bir rüya ya da görüş içine uyanacağımı kesinlikle beklemiyordum. Bu, bir rüya değildi yalnızca. Bir anıydı, benim küçüklüğümden kalan buruk bir anı...

Küçük Elis, ayağına kadar değip usulca geri çekilen suların arasında oturmuş ve elindeki kovaya ıslak kumları dolduruyordu. Gülümsemeye çalıştım. Dudaklarım kıvrılmakla zorlandılar. Çünkü birazdan neler olacağını hayal meyal hatırlıyordum.

Hemen arkadaki evimizin kapısı ağırca açıldı. Beren, kırmızı tütü elbisesi ile kapıdan çıkıp etrafına bakındı. Kahverengiye dönmüş beyaz elbisesi içinde debelenen beni gördüğünde ise paytak adımlarla yanıma gelmeye başladı. Küçük Elis, Yanına gelen Bereni gördüğü gibi elindeki kovayı bıraktı ve ayağa kalktı. Yüzünde kocaman bir gülümseme oluşurken kardeşinin elindeki ayakkabılara gözü takıldı. Beren'in elinde bir çift parıl parıl parlayan beyaz ayakkabı vardı.

"O ne?" diye sordu küçük Elis hala gülümserken.

Beren bilmişçe gülümsedi ve ayakkabıları havaya kaldırdı. "Babam yeni almış. Güzel mi?"

Elis hevesle kafasını salladı. "Çok güzelmiş." Ardından kendi ayağındaki rengi sararan ayakkabılara kısa bir bakış atıp yeniden Beren'e döndü. "Bana da almış mıdır?"

Beren kafasını iki yana salladı. Elis gülümsemeye devam etti. O zaten gülümsemeye her zaman devam ederdi. "Sen hep ayakkabılarınla suya girdiğin ve kirlettiğin için bir süre daha bunları giyecekmişsin. Annem babama öyle dedi."

Küçük Elisin yüzü düştü. Bunu yalnızca dolan gözlerinden anladım. Çünkü o hala gülümsüyor ve ağlamıyordu. Annesine hak veriyordu. Beren kolay kolay çamura ve suya girmez, ayakkabılarını eskitmezdi. Kendisi ise sürekli kıyıda dolaşıp ayakkabılarını mahvederdi. Annesi haklıydı, annesini hep haklı bulmak için çalışırdı.

Çünkü onun kendi annesi yoktu. Çünkü onun kendi babası da yoktu.

Elis elindeki kovayı olduğu yere bırakıp eve girmek üzere arkasını dönmüştü ki duyduğu sesle yeniden arkasını döndü. Beren kollarını bağlamış ve elindeki ayakkabının tekini okyanusa fırlatmıştı. Küçük Elis o an bunu neden yaptığını bile anlamamıştı ama ben anlıyordum. Çünkü Beren, aldığı onca ilgiye o yaşta bile doyamayan biriydi. Beren bir anda gözlerini doldurarak eve doğru bağırmaya başladı. "Anne! Elis ayakkabımı okyanusa fırlattı."

Elis irkildi. Artık gülümseyecek kadar bile kendinde değildi. Bir çocuğun nasıl böyle şeyler yaptığını anlayamıyordu. Kendi de çocuk sayılırdı. Aklı basmıyordu. Anlayamıyordu.

Annesi telaşla çıktı evden. Ardından ağlayan Beren'e ve asla ağlayamayan Elis'e baktı. Elis biliyordu; Onun üzüldüğüne, yapmadığına inanmayacaklarını biliyordu. Ağlayabilseydi, belki inanırlardı. Burnunu çekti kanıtlamak ister gibi. "Ben yapmadım." Dedi hıçkırırken.

Annesi ikisinin arasına geldi. Bereni kucağına alıp Elis'e bağırmaya başlarken Elis onu dinleyemeyecek kadar içine gömülmüştü. Yavaş yavaş uzaklaşan ayakkabıya takıldı gözleri. Artık küçücük görünüyordu. O an onu tetikleyen neydi bilmiyorum ama bir anda okyanusa doğru koşmaya başlayıp suyun içine gömüldüğünde arkasından bağıranları umursamadı.

ZİFİRİ SULAR ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now