7-İHANETİN KESKİN SOLUĞU

1.7K 195 93
                                    



Selam Deniz kızlarım... Beklettiğim için üzgünüm.

Zifiri sulara iyi yolculuklar, keyifli okumalar🪷

oy ve yorumlarınızı telefon başında bekliyorum 🤭✨💕

Aurora- Runaway🎧

🧜🏻‍♀️

Çok değil, parmakla sayılabilecek kadar insan olmuştu hep hayatımda. Bu benim tercihim ya da tercih etmek zorunda kaldığım bir şeydi belki, emin değilim. Emin olduğum şey, en yakın arkadaşımın senelerdir yaşadığım her şeyi bilmesi. Yıllarca hissettiğim eksikliği görmesi, kabuslarımı paylaşması, beni dinlemesi...

Artık yeni bir tane daha ekle, yalancı olması.

"Nilay..." Kafamdaki düşünceler o kadar hızlı dolanıyordu ki ucu yeniden ellerimden kaçtı sanki.

Beynim, zihnim ile olan savaşı yeniden başlattı. Beynim, kaydettiği her şeyi önüme sürdü.

Nilay tüm ısrarlarıma rağmen beni bir kere bile evine çağırmamış ve evimde kalmamıştı. Ailesinin katı olduğunu söylemişti. İnanmış ve sorgulamamıştım.

Nilay benimle okyanusa girmeyi her zaman reddetmiş ve sudan hoşlanmadığını söylemişti. İnanmış ve sorgulamamıştım.

Yalan, yalan, yalan...

Aklıma gelen onlarca parça yavaş yavaş yerine otururken kaşlarım çatılıyor ardından gelen reddetme evresinde yeniden düzeliyordu. "Sen..." Başıma keskin ağrılar saplandı. İhanetin anılarını kulağıma fısıldayan ağrılar... "Nasıl?"

"Sana henüz gelmemen gerektiğini söylemiştik Nilay!" diye atıldı biri. Kim olduğunu idrak bile edemedim.

"Demekki ikinci şato muhafızımız düşündüğümüz gibi kayıp değilmiş..." Aral kafasını iki yana salladı. "Hazer, sen gerçekten iyi bir yalancısın. Yazık olacak..."

Arkadaşımın gözlerinden yaşlar boşalmaya başladı. Kapıdaki herkesi aşıp bana doğru adımladığında yüzümdeki hayal kırıklığı ve dehşetle geri adımladım. Kafam iki yana sallandı usulca. Saçları açık sarıydı normalde, okyanusa girince daha koyu duruyordu şimdi. Cildi parlıyordu, sağlıklı duruyordu.

"Elis..." dedi gözyaşlarını silme gereği duymadan. "Lütfen, dinle beni. Çok üzgünüm, seni yalnız bırakamazdım. Nasıl hissedeceğini biliyordum. Ben se-"

"Kes." Diyebildim elimi havaya kaldırıp. Havaya kaldırdığım elim titriyordu. Tanımadığım bir sürü kişinin önünde, yalancıların önünde, yabancıların önünde. "Yalancı..." diye fısıldadım tanıdık öfkenin parmak uçlarımı uyuşturacak kadar sinsice sızdığını fark ederek. "Hain, oyuncu, iğrenç... İğrençsin sen. Hayatın bile yalan, her kelimen yalan." Kelimeler bana ait değildi. Öfke, ilk defa sadece benim içimde değildi. Bu sefer beni ele geçirdiğini hissedebiliyordum.

"Elis, ne olursun dinle. Ben hala Nilayım..." Bana bir adım daha yaklaştığında bu sefer geri gitmedim. Parmağımın tekini sertçe ona doğrulttuğumda aniden durdu.

"Kes sesini! Sen kimsin, ben bilmiyorum. Kes!" Ciğerlerimi şişiren nefesim o kadar hızlanmıştı ki dudaklarımdan sızan havayı fark edebiliyordum. "Gözlerime baka baka, senelerce her şeyimi dinledin. Her şeyimi gördün. Biliyordun, en başından beri yaşadığım her şeyin sebebini biliyordun!" O kadar çok bağırıyordum ki odadaki diğerleri konuşuyor mu ya da bir şey yapıyor mu algımın dışındaydı.

Bugün bu öfkeden herkes nasibini alacaktı.

"Bana psikoloğa git bile dedin sen! Bana acır gibi baktın, benden korkar gibi baktın. Yalancı!" Sesimin daha da yükselmesini baskılayan şey, açık pencereden oransızca içeriye giren su kütlesi oldu. Kimse bunu beklemediğinden herkes irkildi. Üzerimize düşecek olan suyu havada tutan kişi elini hafifçe kaldıran Hazerdi.

ZİFİRİ SULAR ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now