26-HIRÇIN DALGALAR YOLU

1K 169 51
                                    



Michael Schulte- Falling Apart🎧

Zifiri sulara iyi yolculuklar keyifli okumalar 💜

🧜🏻‍♀️🧜🏻‍♀️

Gözlerimi kırpıştırarak sıyrıldım zihnimin içindeki sarsıcı konuşmadan. Ya da çıktığımı sandım. Aslında hiçbir zaman kendimi kurtaramayacağımı bildiğim bir konuşmanın içinden ne kadar çıkabilirsem o kadar çıktım. Şaşkınlık bir an olsun bedenimi terk etmezken titreyen ellerimle amcamın siyah pelerini kavrayabildim zor bela. "Hadi." Dedim. "Gidiyoruz."

"Nereye?"

Tuttuğum pelerinini kendime doğru çekiştirirken ona verdiğim cevap, "Gel." Olmuştu. Yelen'in bedeninin olduğu buz kütlesinin hemen arkasında başa büyük bir buzun arkasına çektim ikimizi de.

"Elis ne oluyor?" dedi amcam anlamadığını belli eder bir şekilde.

"Sus, geliyorlar."

"Kimler." Dediğinde içimde yeniden biraz heyecan ve korkunun karıştığı o nokta hareketlendi.

"Muhafızlar." Ve o... Hazer...

Amcam da bu cevabım üzerine gerilirken arkasına saklandığımı buz kütlesine iyice sığındı."Sen nereden biliyorsun geldiklerini. Ayrıca onlar Yelen'in burada olduğunu nereden biliyorlar. Sen mi söyledin, Hazer seninle iletişime mi geçti?" Ardı ardına gelen sorularının hepsini yanıtsız bırakırken geldiğimiz yolda dolanan bakışlarım onları bekliyordu.

Çok beklememe gerek kalmamıştı da. Saniyeler içinde dört tanıdık beden, sessizlik içinde buzlu yoldan ilerlerken istemsizce tuttuğum nefesim bedenimi sarstı. Hayır, Elis... Hayır... Kanma, onlara kanmadığın gibi içindeki sana da kanma. Onları özleyen, gidip sarılmak isteyen tarafına kanma. Çıktığın yolda bu şekilde ilerlerken olmaz.

Kendime geçirebildiğim söz yalnızca o buzun arkasından çıkmamama yeterken siyah gözlerimin ne yaparsam yapayım eninde sonunda onun üzerinde duracaklarını biliyordum. En önde yürüyen ve her zamanki gibi attığı otoriter adımları ile yeri döven adama baktığımda yeniden o gülümsemenin esiri olmuştum. Bu, artık elimde bile olan bir şey değildi.

Köprücük kemiğimin üzerindeki dövme kendini hatırlatır gibi sızladı.

Hissetmiş gibi onun da adımları bir anda durduğunda aramızda sessizce uçuşan rüzgar tanıdıktı. Hazer'in sertçe yutkunduğunu hareket eden adem elmasından anlamıştım. Çatılan kaşlarına eşlik eden kara gözleri bir şey arar gibi çevrede usulca dolandı. Kafamı da buzun arkasına sokup sırtımı yasladığımda beni görmesini isteyen tarafım ile kaçıp gitmek isteyen tarafımın savaşı başlamıştı.

"Burası." Dedi bir ses. Bu sesin sahibinin burada olması mı, yoksa ilk defa bu şekilde çıkması mı daha şaşırtıcıydı bilmiyorum. Aral'ın kısık sesini duymam ile kafamı yeniden görünmeyecek şekilde buzun arkasından çıkardım.

Hazer ve Aral artık Yelen'in bedeninin olduğu buzun hemen önünde dururken arkalarındaki Behir ve Nilay güç toplamak ister gibi bakışlarını yere çevirmişti.

Şimdi ise belki de artık kaldıramayacağımı düşündüğüm en can yakıcı tablolardan biri gözümün önünde yaşanıyordu.

Ben onları, onlar Yelen'i izliyordu.

Onlar beni hiç izlememişlerdi zaten.

Hepsi kafalarını kaldırıp o buza bakmak için gelecek olan ilahi bir gücü beklerken benim bakışlarım yalnızca birinin üzerinde kitlenmişti. Hazer, üzerine giydiği ve kalın olduğu belli olan siyah bir gömleğin içindeydi. Bu hayatta siyaha ait biri varsa, onun da o olduğunu biliyordum. Gözleri, saçları, kıyafetleri... her şeyi siyahtı. Zifiriydi. Ona bakınca anlıyordum ırkımın ne kadar asil olduğunu sanki. Soğuktan daha da kızaran dudakları, alnına düşen saçları ya da yalnızca siyah uzun kirpiklerinin altından kısıkça bakan okyanus karası gözleri...

ZİFİRİ SULAR ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now