9-PARLAK TAŞIN FISILTISI

1.6K 193 132
                                    


Selam Canımın içleri💘 Oy ve yorumlarınızı bekliyorum🥹

Zifiri Sulara iyi yolculuklar, keyifli okumalar🪷
(Bölümü yayınladıktan biraz sonra tüm bölümlerin isimlerini değiştireceğim. Bildirimler gelebilir, haberiniz olsun.)

Hymn for the weekend - Coldplay🎧

🧜🏻‍♀️

Avuçlarımın arasındaki taşa dikkat kesilmiş bir şekilde bakarken sertçe yutkundum. Birilerinin, koca bir halkın, benim önümde eğildiği anlar gözlerimin önünde gitmezken içten içe bu kadar güce sahip olmak için hazır olmadığımı biliyordum. Daha mühür kırılmadan, gerçek kimliğime ulaşmadan bu kadar çok sorumluluk bana da onlara da ağır gelecekti.

Hazer'in terasta avuçlarıma bıraktığı taş o kadar parlıyordu ki gözlerimi kısarak bakmak zorunda kalıyordum. Taşa uzun süre bakınca neredeyse başım dönüyordu. Bir ara taşın benimle konuştuğunu düşünecek kadar kafayı yemiştim. Taş, çiçek şeklini almıştı. Bunun kendi hali olmadığını ve birinin ona uzun sürede şekil verdiğini anlamak zor değildi.

Ben, Elis. Çiçek demek. Okyanus çiçeği, zifiri sular çiçeği...

Gülümsedim yavaşça. Benim ismimi okyanusunda açan en nadir çiçeğin ismini koyacak kadar sevmişsin anne. Ama o çiçeğin koca okyanusta tek başına olduğunu da bilerek seçmişsin.

Önüme koyulan tabak ile taşı hızlıca cebime koyup hemen önümdeki kişiye baktım. Behir sırıtarak önüme, içinde ne olduğunu bile anlamadığım tabağı bırakıp geri yerine yaslandı. Onun hemen yanında Milda ve Nilay sessizce oturuyordu. Kansu benim yanımda otursa da kendisi ile pek bir konuşmuşluğumuz olduğunu söyleyemezdim. Anladığım kadarıyla Kansu ve Ülfer, diğer muhafızlara göre biraz daha soğuk kanlıydı.

Önümdeki tabağa istemsizce yüzümü buruştururken aklıma takılan şey ile hemen karşımdaki Behir'e doğru eğildim ve diğerlerinin duyamaması için fısıldadım. "Balık mı?"

"Ne?" diye sordu duymadığını belirterek kafasını yaklaştırıp. Diğerlerinin bakışları bize dönse de ben pes etmeyip yeniden fısıldadım.

"Balık mı bu?"

"Daha sesli konuş, duyamıyorum seni!" Behirin fısıldadığını sanması ama aksine fısıltısının daha sesli olup da herkesin duymasına karşı gözlerimi devirdim.

"Balık, ulan balık!" diye bağırdığımda Behir bir anda adeta bağırarak kahkaha atmaya başladı. O kadar sesli gülüyordu ki hepimiz istemsizce afalladık.

"Atalarımızı mı yiyelim kız!" dediği anda bakışlarım şokla tabağa döndü. Yüzümdeki ifade nasıldı bilmiyorum ama Behir bu sefer karnını tutarak gülmeye başladı. "Ah, canım akrabalarım... Şimdi midemde nasıl da mutlulardır..." diyerek kendi söylediği şeye gülmeye devam ettiğinde şokla kafamı iki yana salladım.

"N- ne atası ya?" Gerçekten de balıklarla akraba... Siktir!

Bir balıkla aynı soydan geliyor olamazdım, hayır hayır... Deniz kızı olmamı bile kabullenirdim ama böyle düşünmek çok kötüydü. Bir daha ağzıma asla balık sürmeyeceğimi biliyordum, ölsem bile ağzıma sürmeyecektim!

Benim tabakla bakışmam komik gelmiş olmalı ki Nilay ve Milda da kıkırdamaya başlamıştı. Kansu ise bıyık altından gülüyor ama kendince bunu belli etmemeye çalışıyordu. Yardım dilenir gibi kafamı Milda'ya döndüm. "Karada bunca zaman akrabalarımı mı yedim!" diyerek şoktan şoka girerken Behir gülmekten oturduğu sandalyeden düşmüştü.

ZİFİRİ SULAR ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now