15

5.2K 310 17
                                    

"Bir daha söyle bakayım." Bıkkınlıkla güldüm. Babam ise sanki küçük bir kızla konuşur gibi yumuşak bir sesle konuşuyordu bana. "Baba yeter artık."

Babam yine kocaman gülümseyip arabadan indi. Gelene kadar beni konuşturup sürekli baba dedirtmişti. Ben de arabadan indiğimde kapıya doğru yürümeye başladık.

Babamda anahtar olmasına rağmen zili çaldık. İçerden birinin açması hoşuna gidiyordu sanırım. Kapı açıldığında başımı eğdim. Küçük dört yaşlarında bir kızdı kapıyı açan.

Bana kocaman gözlerle baktığında babam onu kucağına alıp yanağından öptü. "Benim Eda'm mı gelmiş?" Kız kıkırdayarak babama sarıldı. "Ben geldim dayıcım."

Beraber içeri girdiğimizde salondan sesler geliyordu. Biz her ne kadar şirketten erken çıksakta misafirlerin erken geldiğini anlamıştım.

"Hoşgeldiniz." Dedi annem mutfaktan çıkarken. Madem babam artık Uraz bey değildi, annem de Derin hanımlıktan terfi etmişti.

"Hoşbulduk gülüm." Babam kucağında Eda ile annemin saçlarından öpüp geri çekildi. Beraber salona girdiğimizde herkes ayaklanmıştı. Babam Edayı yere bıraktığında koşarak Arasın yanına gitmişti.

"Oo hoşgeldiniz." Amcam olduğunu tahmin ettiğim kumral adam babama yaklaşıp sarıldıktan sonra bana döndü. "Sen Dide olmalısın. Tamer amcan ben. Babanın kardeşiyim." Ona gülümseyip uzattığı elini sıktığımda beni kendine çekip sarılmıştı.

"Ebru ben. Tamer amcanın eşiyim." Ebru yengeye de kısaca sarılıp ayrıldım. "Beni unutmayın." Oldukça genç bir kadın çıkıp bana sarıldığında ben de karşılık verdim.

"Leyla ben. Halanım." Ondan da ayrıldığımda beni kuzenlerle tanıştırmışlardı. Tamer amcamın üç oğlu vardı. Eray, Murat ve Vedat abi. Eray benden sadece iki yaş büyüktü. Vedat abi ise 25 yaşındaydı.

Murat şirkette gördüğüm çocuktu. 21 yaşındaymış. Fakat bugün acil bir iş gereği gelememişti. Bunları da bana Tamer amcam söylemişti.

Eda ise halamın kızıydı. 4.5 yaşında ve sarışına kaçan kumral saçları vardı. O kadar tatlıydı ki ısırarak sevmek istiyordum. Sürekli işaret parmağı ağzında etrafa kocaman gözleriyle şaşkın bakışlar atıyordu. Babası şu an işte olduğundan bize katılamamıştı.

Şimdi ise oturmuş sohbet ediyorduk. Eda yanıma doğru minik adımlarla gelmiş koltuğa çıkmaya çalışıyordu. Ona yardım etmek için kolunun altından tutup yanıma oturmasını sağladım.

"Senin adın ne?" Diye konuşurken bir yandan da kucağıma çıkmakla meşguldü. "Dide benim adım. Seninki ne?"

"Eda benim adım." Sonunda rahat yer bulmuş olacak ki bir bacağıma oturup ellerimi incelemeye başladı. "Hmm, kaç yaşındasın bakalım sen Eda?"

Küçük parmakları ile dört yapıp diğer elindeki bir parmağı ile yarım işareti yaptı. "Dört buçuk." Küçük parmaklarını tutup öptüm.

"Senin parmaklarını kim boyadı?" Ojelerime baktığını gördüm parmaklarımı tutarak. "Ben boyadım. Güzel olmuş mu?" Bana bakıp kafa salladı. "Adı ne bunun?" Diye sorduğunda oje diye cevap verdim.

"Anne!" Diye annesine seslendiğinde halam bize bakmıştı. "Ben de oje istiyorum." Büyükler onun bu haline gülerken ben de eşlik etmiştim. "Tamam annecim süreriz."

Annem, halam ve Ebru yenge kalkıp mutfağa geçtiklerinde Edayı yanımda oturan Rüzgar abime bırakıp ayaklandım. Peşlerinden mutfağa geçtim.

"Anneciğim sen neden geldin otursaydın ya." Omuz silktim. "Size yardımcı olayım." Annem dolaptan pastayı çıkarıp keserken ben de sandalyeye oturdum. Götürülmesine yardım ederdim.

FREYAWhere stories live. Discover now