5.Bölüm:Acı

18.8K 781 46
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Keyifli okumalar 🖤

🍂🍂🍂
"Acı"

"Ne demek nişan yaptılar, benim haberim yok bundan" diye sordu Sema teyze şaşkınlıkla. Annem, "ben uzun zaman önce duydum. Emine söyledi, 'nişan yaptılar'diye. Sen nasıl duymadın?"

Sema teyze hayrete anneme bakıyordu. "Memlekete gittiğimiz döneme denk gelmiş herhalde. Peki kiminle nişanlanmış?"

"Ahu-"

Annemin söyleyeceklerine daha fazla katlanamadan odadan çıkıp kendimi banyoya attım.

Bütün gece hayal ettiğim düşler üzerime yüklendi ve ben ayağı kalkmak bir yana nefes bile almıyordum.

Nişanlanmıştı. Bildiğim halde inkar ettiğim gerçek, gelip karşıma kurulmuştu işte. Sırf parmağında yüzük yok diye gece boyunca hevesle düşündüklerim şimdi zihnime işkence ediyordu. Üstelik ben değil miydim, sırf Ahu ile nişanını görmemek için şehir değiştirip, ailemi geride bırakan? Ne oldu şimdi? Bildiğim şeyler yüzüme vurulunca, neden böyle acıyor kalbim, neden nefesimi kesiyordu söylenen gerçekler?

Kendimi kaybetmiş bir şekilde ağlıyordum artık. Hıçkırıklarım anneme ulaşmasın diye ağzımı kapattığım halde, sesim banyoda yankılanıyor, ne kadar zayıf olduğumu yüzüme vuruyordu.

Banyonun kapısı açılıp, Elif içeri girdiğinde çöktüğüm yerden kalkmadan ağlamaya devam ettim. Beni kollarının arasına aldığında, ne yapacağımı bilemez bir şekilde kollarının arasına gizlendim.

İnsan, ne kadar kabullendim dese de, ne kadar unuttum dese de o gerçek onun karşısına kurulduğunda; dizlerinde derman kalmaz, kabullendim dediği gerçek ona acımasız bir tokat gibi vururdu.

"Gerçekten nişanlandılar mı?" diye sordum yıllarca söylenmesine bile izin vermediğim gerçek, beni öldürsün ama artık onu hayal ettirmesin diye.

"Bilmiyorum." Yüzümü kaldırıp bakışlarım ona yardım dilercesine tutunduğunda "tam olarak nişanlılar mı bilmiyorum ama ortalıkta böyle bir dedikodu dönüyor. Kendi aralarında yüzük takmışlar diye duydum." Dediğinde yüzümü boynuna gizledim ve sanki ağlarsam içimdeki bu acı çeker, gider diye hıçkırarak ağlamaya başladım ama bitmiyordu. Ne içimdeki acı, ne de zihnimdeki acı bitmiyor;beni öldürmek ister gibi acıtmaya devam ediyordu.

Kabullenmek, ölmek gibi bir şeydi. Ve ben ölmek istemiyordum.

Bu yüzden Elif'ten uzaklaşıp, aynaya bakmadan yüzümü yıkadım. İçimdeki bu gurursuz hisleri kimse görsün, kimse şahit olsun istemiyordum artık. Ben, kendimden bile utanırken başka kimse görmesin, duymasın istiyorum.

Ardından ne annemi, ne de Elif'in endişeli sesini umursamadan evden kaçarcasına çıktım.

Ellerimi kabanımın ceplerine sokup ağlamadan eve kadar ulaşmayı diledim. Tam o sırada arkamda bir bağrış duyduğum halde önemsemeden yürümeye devam ettim ama ismimi ısrarla söyleyince mecbur kalıp yüzümü, bana seslenene döndüm.

"Leyla..." dedi Yavuz abi. Gözleri, ilgiyle yüzümde geziniyordu. "Ne zaman geldin sen? Haberim yoktu" diye sordu bana doğru ilerlerken. Yavuz abi Asaf abimin arkadaşıydı. Fazla samimiyetimiz olmasa da uzun zamandır burada olmadığım için beni görünce şaşırmıştı büyük ihtimalle.

"Yeni geldim aslında," dedim gözlerim etrafta gezdirirken. Bir şey anlayıp sorgulamsını istemiyordum.

"Anladım, nasılsın?" diye sorduğunda etrafta gezinen gözlerim onu buldu.

"İyim abi." Ona nasıl olduğunu sormadan "benim eve gitmem gerekiyor. Sonra görüşürüz." Dedim ve söyleyeceklerini dinlemeden yürümeye devam ettim. Şu anda konuşmak için asla doğru zaman değildi çünkü ben her an ağlamaya başlayabilir, kendimi rezil edebilirdim.

Eve vardığım gibi kendimi odama kapattım. İçimdeki acı sanki hiç bitmeyecek gibiydi. İçim, cayır cayır yanıyor, acı gittikçe çoğalıyordu.

Onları, yan yana görürsem nasıl dayanacaktım. Daha isimleriini bir arada duymaya katlanamıyordum. İçimdeki bu his bitsin diye çığlık atmak istiyorum ama hiçbir şey yapmadan sadece yatağıma uzanarak boşluğu izledim. Ta ki annemin aşağıdan bana seslenmesini duyana kadar. Başta duymazlıktan geldim ama ben aşağı inene kadar bana bağıracağını bildiğim için istemeye istemeye aşağı indim.

Aşağı indiğimde annemi mutfakta buldum. "Ne yapıyorsun?" diye sorduğumda yüzünü bana çevirdi.

"Akşam yemeği yapıyorum kızım, sen de bana yardım et, yorgunum" Dediğinde malzemeleri çıkarmayan başladım ama "sen neden beni bırakıp eve geldin ki? Elif arkadaşı falan dedi ama anlamadım." Diye sorduğunda; kızın hak etmediği adamı, kendine istiyor ama o başkasının oldu diyemedim.

Sade "bir kaç ders notu istedi de Aleyna, onları yollamak için bilgisayara ihtiyacım vardı." Dediğimde gözleri sorgulayıcı bir şekilde üzerimde gezinse de bir şey söylemeden işine, ben de soğanı bahane edip göz yaşı dökmeye devam ettim.

Her şey hazır olduğunda da yalnız kalmamak için annemle salonda, televizyon izliyorduk. Akşam olduğunda ise kapının çalmasıyla koşa koşa açmaya gittim. Babam kapıyı uzun zaman sonra benim açtığımı görünce, bütün acılara merhem olan bir gülüşle bana baktı.

"Özlemişim kızımın kapıyı açmasını." Dedi şakağımdan içli bir şekilde öperken. "Ben de özlemişim babama kapıyı açmayı," dediğimde arkadan fark etmediğim Emir abim, "bizi özlemedin herhalde" dedi yanağımı iki parmağının arasında sıkarken.

"En çok babamı özledim. Seni mi özleyeceğim? Pis git!" babama güvenip şımarıkça saçımı geriye atarken abim saçlarımı çekerek bütün havamı bozdu. Ona saydırmaya başladığımda kahkaha atmaya başladı.

Sinirle kapıyı kapatacaktım ki Asaf abimin seslenmesiyle tekrar geri açtım. "Kapı artık yüzümüze mi kapanacak?" Diye sahte bir kızgınlık ve kırgınlıkla bana bakıyordu.

"Sen artık bu evin bir ferdi değilsin abicim" dedim dalga geçerek. "Yakında başka bir evin olacak, burası da artık Misafir-" diye söylenirken arkada gördüğüm bedenle sözlerim sertçe kesildi.

Abim "Geç Serdar geç, kapı yüzümüze kapanmadan geçelim içeri," diye söylenmeye başladığında gözlerimi hızla kaçırdım ve kendimi geriye çektim. İçeri yöneldiklerinde, boğazımda dizilen düğümle kapıyı kapattım ve sırtımı ona yasladım. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde bir süre boşluğa bakarak öylece durdum.

İçimdeki acının sahibi iki adım uzağımdayken, nasıl ayakta duracaktım ben.

İçerden annemin seslenmesini duyunca mutfağa girdim. Annem içeri çorbayı götürürken ben de sarmayı alıp onu takip ettim.

Asaf abim, Serdar'la işten geriye kalan işlerini halletmek için eve geldiklerini anlatırken, kimseyle göz göze gelmeden masaya oturdum ve onunla göz göze gelmemek için kafamı bile kaldıramadım.

Her şey bu kadar ortadayken kendime bu kadarını da yapmayı yediremiyordum. Ama annemin söyledikleriyle, nefes alamaz bir şekilde gözlerimi, üzerimde olan gözlere kaldırdım.

"Hayırlı olsun oğlum, nişanlandığını duyduk."

İşte bu kadardı benim direnişim.

🍂🍂🍂

Bölüm sonu.

CANŞİKAR (Öldürücü, Sevgili) Mahalle kurgusuDonde viven las historias. Descúbrelo ahora