8•Bölüm: TARİFİ OLMAYAN HİSLER

16.4K 443 26
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın

Keyifli okumalar 🖤

8•Bölüm: Tarifi Olmayan Hisler

Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp, parmak uçlarımda arabadan inip bana doğru gelen adamı izliyordum. Hayatımda gördüğüm en güzel görüntüymüş gibi.

Üzerinde beyaz bir gömlek, siyah bir pantolon vardı. Sanki yeterince etkileyici değilmiş gibi gömleğinin kollarını katlamış, ilk iki düğmeyi de açmıştı kalbime kast etmek istercesine.

 Bir adam beyaz gömlek giydiği ve ilk iki düğmesini açtığı için değildi etkilendiğim şey. Onunüzerine olmasıydı beni böyle etkileyen.

Herkes adımla seslendirdi ama o Leyla derken benim kalbime sesleniyor gibi hissediyorum. Birine âşık olmak o insanı sizin için ilahi yapıyordu sanırım.

Aramızda bir adım bırakarak beni göz hapsine aldı. Ayaklarımdan başlayıp tekrar tekrar baştan aşağı bir kaç defa süzdü.

“Sen,” diye fısıldadı boğuk bir sesle. “Üşümüyor musun böyle?”

Gözlerim hareket eden duraklarından ayrılıp, gözlerine tırmandı. Gözlerinde karanlık bir ışık yanıp sönüyordu.

“Hayır” Diye fısıldadım gözlerinde kaybolmuş bir şekilde, ona bakarken.

“Bence,” elini önüme gelen saçıma götürüp okşayarak kulağımın arkasına koyduğunda “üşürsün sen böyle.”

“Üşümüyorum dedim ya, hem ben alışığım,” dediğimde dudaklarımda olan gözleri hızla gözlerimi buldu. “Neye alışıksın?”

“İşte soğuk havaya. Ben Ankara’da okudum. Alışığım böyle havalara.”

“Öyle mi? Ama ben alışkın değilim seni böyle görmeye” diye fısıldadı aramızda kalan son adımı da kapatırken. Dudaklarını saçlarımın üzerinde bastırırken “çok güzel olmuşsun. Akla zarar bir güzellik. Çarpar beni bu havalar.”

Dizlerim söylediklerinden ve şakağıma inen dudaklarından dolayı titrerken ellerim kollarına tutundu. Kolları bunu bekliyormuş gibi belime dolandığında kendimi kaybetmiş bir sesle “Serdar,” diye fısıldadım.

“Sen adımı böyle söylersen-“

Bir anda nasıl bir konumda olduğumuzu fark edip, benden bir kaç adım uzaklaşıp boğazını temizledi. Ellerini saçlarına daldırıp sertçe çekiştirdiğinde “ben,” elini cebine daldırıp içinden bir kese çıkardığında “bunu getirdim,” diyerek bana uzattığında bir adım atıp elinden aldım. Parmaklarım bile isteye eline sürtüp keseyi elinden çektiğimde gözlerinde kızgın bir bakış, dudaklarında ise can alıcı bir kıvrımla bana baktı.

Dudaklarım nedenini anlayamadığım bir sızıyla sızlarken “teşekkür ederim” dedim geriye doğru adımlarken.

 Başını sallayıp, “hadi içeri geç. Sen üşümüyorsun ama ben çarpışıyorum.” Dediğinde gülümseyerek “görüşürüz,” dedim arkamı dönerken.

Her iki adımda bir arkama baktıkça, elleri cebinde;dudaklarında etkileyici bir kıvrımla gidişimi izlediğini görüyor ona doğru koşmak için üstün çaba sarf ediyordum.

İçeri girip onu artık görmediğimde, elimi kalbime götürüp, gülmeye başladım. Ben aşkın sadece acısını çekmiştim hep. Ama şimdi aşkı, aşk yapan tarifi olmayan hissini yaşıyordum, hissediyordum. Ve anlıyordum ki insanlar aşkı bu tarif olmayan hisler için istiyordu, acısını da kabullenerek.

CANŞİKAR (Öldürücü, Sevgili) Mahalle kurgusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin