3-Hataların Bedelini Daima Masumlar Öder

695 107 93
                                    

Bölüm Şarkısı; Ghostly Kisses- Empty Note

                             🦢🦢🦢

Küçük bir kağıt kesiği insanın canını yakardı. Sivri bir bıçakla kesilen parmak insanın gözlerini acıdan yaşlarla doldururdu. Küçücük bir kesikten şaşırtacak kadar çok kan akar, pansuman yapmadan kan durmazdı. Peki Ceren tam elli iki bıçak darbesi aldıktan sonra ne kadar çok kanamış, ne kadar büyük bir acı çekmişti?

Kardeşi, hiçbir insanın maruz kalmayı hak etmediği bir muameleyle vahşice katledilmişti. Onu öldüren her kimse hıncını almak isteyerek aralıksızca bedenine saldırmıştı. Otopsi raporunda Ceren'in en derin darbeleri ellerine aldığı yazıyordu. Kendini savunmak için küçük elleriyle sivri bıçağı durdurmaya çalışmış, yaşamak için mücadele etmişti. Onu öldüren asıl yara boğazındaki derin kesikti. Katil öldükten sonra bile durmayarak yüzünü tanınmayacak hale getiren birçok bıçak darbesi vurmaya devam etmişti. Bedeninde işaretlenen kesikler toplam elli iki taneydi.

Karan anlamıyordu. Küçük ve zayıf bedeni bunca bıçak darbesini nasıl alabilmişti?

Kardeşinin odasındaydı. Onun cenazesinden sonra kaç gün geçtiğini saymamıştı, her gün bir öncekinin aynısıydı. Azalacağı söylenen acı katlanarak artıyordu. Ceren'i ormanda buldukları gün bir türlü geçmiş olamıyordu. Hayatın hala nasıl devam ettiğine anlam veremiyordu. Masum bir canın ölümünün tüm dünyanın sonunu getirmesi gerekiyordu.

Ceren'in odasında her şey bıraktığı şekildeydi. Yorganı dağınık duran yatağı, çıkardığı pijamaları, komodinin üzerinde yarım kalan kitabı, renkli tokaları tıpkı evlerine çöken zamansızlık gibi donmuş bir haldeydi. Eşyalarının üzerine ölümün tozlu ve kasvetli havası çökmüş, kimsesiz bir yalnızlığa bürünmelerine neden olmuştu. Karan bu tozu soluyor, ciğerlerine parça parça ölümü dolduruyordu.

Bu defa Ceren'in odasında yalnız değildi. Kapının önünde ayrılmadan yatan, büyük bir depresyona girmiş köpek ilk kez yerinden kalkarak eve girmiş, doğruca Ceren'in odasına koşmuştu. Kendini yatağa atarak patilerini genç kızın pijamalarına dayamış, bir süre dudakları titreyerek ağlamıştı. Gözleri yaşlar yüzünden kabuk tutmuş, tüyleri susuzluktan matlaşmış, bir şey yiyip içmediği için hızla kilo vererek derisi buruşmuştu. Ceren'in kaybını tıpkı ailesi gibi derinden hissediyordu.

Karan, acınası haldeki köpeğin başını okşadı. Bakışları Ceren'in başucunda duran fotoğraf çerçevesine çarptı. Mezuniyetinden kalma bir fotoğraftı. Onu gömmeden önce kardeşinin yüzüne son kez bakamamıştı fakat fotoğraf karesindeki gibi tertemiz ve mutlu olmadığını biliyordu. Zihni ona hain bir oyun oynayarak gözlerinin önüne kardeşinin kanlı yüzünü getirmeye çalıştığında başını iki yana sallayarak çaresizce gözlerini yumdu. Ellerini birbirine kenetleyip başını önüne eğerek derin sessizliğin içinde o şekilde kaldı.

Evden çıt çıkmıyordu fakat annesinin uyumadığını biliyordu. Yatakta öylece uzanıp duvarı izliyor olmalıydı. Bedenleri boş bir çuval gibi hareket ederken ruhları sıkıştıkları arafta azap çekiyordu. Ölmek isterken yaşamak en zor olanıydı.

Bahçedeki taşları ezen tekerleklerin sesini duyduğunda başını kaldırarak kızarmış gözleriyle dışarıya baktı. Sakız da başını kaldırıp kulaklarını dikti, tehdit algılamış gibi havlamaya başladı. Karan ayağa kalkarak perdeyi parmağıyla ittirip dışarıya baktı. Kül rengi Land Rover arabanın içinden ilk kez emniyette gördüğü adam indi.

Ferit Sungurtekin.

Köpeğin havladığını duyan annesi, "Karan... Biri mi geldi?" diye seslendi. Doktorun önerisiyle sakinleştiriciye devam ettiği için sesi yeni kalkmış gibi uyuşuktu.

Beyaz Kuğunun ÖlümüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin