4-Avcının Avuçlarındaki Kuğu

629 98 32
                                    

Bölüm müziği; Fleurie- Hurricane

Bölüm şarkılarını dinliyorsunuz, değil mi?

                               🩰🩰🩰

Köpekler kesinlikle sadık canlılardı. İnsanlar onları küçük dostları olarak görmekte haklıydı fakat Mine kedilere apaçık bir haksızlık yapıldığını düşünüyordu. Nankör olarak yaftalanan kedilerin kendine has çok eğlenceli karakterleri vardı. Verecekleri tepkiyi kestirmek güçtü ve çoğu zaman insanı gülme krizine sokan aptal bir sevimlilikte hareket ediyorlardı. Mine bütün hayvanları ayırt etmeksizin severken kedilere ayrı bir düşkünlük besliyordu. Bu yüzden veterinerden az önce aldığı kediyi avuçlarının arasında tutup sevimli yüzüne bakarken aşırı mutlu hissediyordu. Çapakları silinmiş, burnundaki akıntı temizlenmiş ve tüyleri sağlıklı bir ışıltıyla parlatılmıştı. Minik burnunun ucunda küçük bir yara izi vardı. Sokaktaki zor hayatından kalmaydı.

Mine, parmağının ucuyla onun ıslak pembe burnuna dokunup, "Artık yara almayacaksın," diye fısıldadı sevgiyle. Kedi işaret parmağına atılıp minik ağzıyla parmağını ısırmaya çalıştığında kıkırdadı.

"Yaramaz! Besle kargayı oysun gözünü."

"Sen bu enceğe fazla kaptırdın kendini," dedi Taner arabayı ışıklarda durdurduğunda kendini tutamadan. Ferit Beyin evde hayvan beslemeye karşı olduğunu biliyordu ve Mine'nin hayal kırıklığına uğramasını istemiyordu.

Mine duyduğu şeye anlam vermeye çalışarak gözlerini kıstı, "O ne demek ya?"

Taner, onun saflığına güldü.

"Kedi yavrusuna encek denir bizim orada."

"Hım... Komikmiş."

"Soylusun deyince kızıyorsun sonra küçük hanım," dedi gülerek. Mine, bu hitabı değiştirme çabasından yorgun düşerek gözlerini devirmekle yetindi. En azından sadece babasının yanında Hanım şeklinde hitap etmesini, yalnızlarken senli benli konuşacaklarını yıllar içinde kabullendirebilmişti. Hem, şimdi kedisine isim bulmak gibi daha önemli bir işi vardı. Acaba ne olabilirdi?

Kedinin sabahki titremeleri kaybolmuştu fakat yavru olduğu için hala hassastı. Arabanın ısısını arttırmaları iyi olabilirdi. Bunu Taner'e söyleyecekken adamın belli etmeden gömleğini parmaklarıyla yapışan teninden kaldırıp havalandırmaya çalıştığını gördü. Alnında sıcaktan dolayı boncuk boncuk terler birikmişti. Mine o zaman içerisinin gerçekten fazla sıcak olduğunu anladı. Gülmemek için dudaklarını ısırdı. Kedi minik pembe ağzını açarak esnediğinde tatlılığından koltuğa eriyip yapışacağını düşündü. Beyaz dişleri o kadar minikti ki!

Ah, dayanılmaz bir şeydi!

"Taner abi ismi Crookshanks olsun mu?"

Onun telaffuzunda bariz bir 'Kıro' yakalayan adam şaşkınca, "Kıro- ney?" diye sordu.

"Hermione'nin kedisi."

Taner hala anlamayarak bakınca Mine hayret verici bir şeymiş gibi üsteleyerek, "Hani Harry Potter'daki en zeki cadı?"

"Yok, hatırlayamadım küçük hanım. Özünde iyi birisidir eminim."

Mine onun komik olma çabası gütmeden komik oluşuna kıkırdadı. Aralarında yirmiden fazla yaş farkı vardı fakat gerçekten temiz kalpli olan bu adamı çok sıcakkanlı ve anlaşılabilir buluyordu. Henüz liseye gittiği dönemde işe girmişti ve Mine şimdi konservatuvarın son senesindeydi. Uzun yıllar geçirerek çok eğlenceli ve samimi bir iletişim kurmuşlardı.

Beyaz Kuğunun ÖlümüWhere stories live. Discover now