10- İlk Aşkın Ateşi

738 88 71
                                    

Bölüm müziği; Atlas-Touch

🦢🦢🦢

Sileceklerin ön camda gürültüyle çalışarak kovadan dökülüyormuşçasına yağan yağmur sularına yetişmeye çalıştığı arabanın içindeki iki beden birbirine sokulmuş, dakikalardır sımsıkı sarılıyordu. Mine, keskin titremeleri durmuş olsa bile kendini hala güçsüz ve uyuşuk hissediyordu. Karan dudaklarından tüm gücünü çekip almış ve geriye kalbi heyecanla dopdolu, ruhu boşlukta süzülürken bedeni sendeleyen sersem bir kız bırakmıştı. Eli ayağına dolaşmış bir halde yüzünü genç adamın göğsüne gömmüş ve gizlendiği yerden bir daha çıkmamıştı. Karan üşümemesi için geniş atkısını boynuna dolayınca iyice görünmez olmuştu çünkü bir mumya gibi sarıldığı güzel kokulu atkı yüzünü burnuna dek kapatmıştı. Genç kız bu sayede hem onun kokusunu derince içine çekiyor hem de kızaran yanaklarını gizleyebiliyordu. Keyfi yerinde denilebilirdi.

Uzun süredir sesi çıkmadığı için sırtını usulca okşayarak sakinleştirmeye çalıştığı genç kızın kulağına eğilerek fısıldadı Karan, "Uyudun mu?"

Saç tellerini havalandıran ılık nefes tenine çarptığında refleksle ürperen boynunu kapatmak isteyen Mine başıyla onu itmiş oldu. Vücudundaki bütün ayva tüyleri genç adamın boğuk sesiyle kabararak dikleşti.

"I-ıh."

Karan hafifçe güldü.

"Peki nefes alabiliyor musun orada?"

Mine çocuk gibi, "Alıyorum," dedi fısıltıyla.

"Peki ne zaman yüzünü göreceğim?"

Mine utanarak, "Hiçbir zaman," deyince Karan tekrar güldü.

"O kadar dayanabileceğimi sanmıyorum. Hadi kaldır başını. Bak saçların hala çok ıslak."

Karan onun yağmur sularıyla ağırlaşarak sönmüş olan turuncu saçlarına baktı. Arabanın içi çok sıcak olmasına rağmen hala kurumaya yaklaşmamışlardı.

"Artık seni eve götürmem lazım."

Mine iç çamaşırına dahi ulaşan ıslaklıkla kendini huzursuz hissederek, "Tamam," dedi usulca. Bu anı sonsuza dek korumak ve sürdürmek istese bile gerçekten eve gidip ıslak kıyafetlerinden kurtulması gerekiyordu.

Onun bir türlü geri çekilmemesiyle Karan boğuk bir şekilde güldü. Erkeksi kıkırtısı göğsüne gömülen kızın başını havalandırdı. Mine onun göğsünde hissettiği titreşimlerle utanarak yüzünü buruşturdu. Karan neden haline gülüp duruyordu? Ne yapabilirdi, utanıyordu!

"Neden gülüp duruyorsun bana?"

"Halimize gülüyorum. Eğer geri çekilmezsen arabayı nasıl süreceğim?"

Mine bunun haklı bir gerekçe olduğunu düşünerek doğruldu. Hızla Karan'dan uzaklaşıp koltuğuna düzgünce oturdu ve başını pencereden dışarıya çevirdi. Boynunu omuzlarına bastırarak iyice atkının içine gömülmeye çalıştı. Karan, onu dudaklarındaki hafif çarpık kıvrılmayla izlerken uzanıp genç kızın kucağında duran pembeleşmiş minik elini tuttu.

"Hala yüzünü görüyor sayılmam," derken üşümüş elini avucunda sıkıp yavaşça kendi dizinin üzerine bıraktı.

Mine, Karan'ın avuçlarında sarmalanmış eline bakıp gizli bir gülümsemeyle dudağını ısırdı. Karan onun güldüğünü anladı çünkü çok içten olduğu için gözlerinin kenarları da kırışmıştı. Bu sırada yüzünü uzunca bir süre göğsüne bastırdığı için genç kızın alnında yer etmiş olan kızarık kumaş izini fark etti. Gerçekten orada boğulabileceğini düşünmüştü. Neyse ki onu hayata dönmeye ikna edebilmişti. Bu kadar utanacağına ihtimal vermemişti.

Beyaz Kuğunun ÖlümüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin