26- Yürekte Kopan Fırtına

730 108 43
                                    

Çağan Şengül & Emre Aydın- Yansın

(Bölüm şarkısını mutlakaaaaaa dinleyin. 😫)

1 günlük gecikme için özür dileyerek ben geldim! Bölüm size bayram hediyem olsun. Hepinizin bayramını kutluyorum. Küçüklerim umarım burada değildir, büyüklerimin ellerinden öpüyorum. 😝🫶🫶

    🦢🦢🦢

Dışarıda kelimenin tam anlamıyla fırtına kopuyordu. Yağmur şiddetini arttırmış, sert bilyeler gibi çatıya ve pencerelere iniyor, rüzgar coşkulu naralar atarak evin etrafında turluyordu. Pencere pervazlarını yerinden sökmek ister gibi sertçe sarsıyor, uğultusunu içeri taşımak için sinsice ıslık öttürerek karanlığın içinde fırsat kolluyordu. Mine, yatak başlığına dayanıp büzülerek oturduğu yerde elindeki mumu hiç bırakmıyordu. Hala elektrikler gelmediği için dışarıyı basan karanlık evin içine de taşınmış, sesler yeterince ürkütücü değilmiş gibi genç kızın bedenini ürpertiyle titretiyordu. Kasıklarındaki baskıyla bir an önce tuvalete gitmesi gerektiğini biliyor fakat yerinden kıpırdayamıyordu. Mum alevi cılız ve yetersizdi, etrafı aydınlatmaktan son derece acizdi.

Kaçamak bir şekilde karanlık pencereye doğru baktıkça orada şeytani bir siluetin usulca hareket ettiğini, odasına girmek üzere olduğunu hissetti. Havada şaklayan rüzgarın uğultusu da onun boğuk sesiydi. Korkuyordu. Soğuk çekilebilirdi fakat karanlıktan hiç hoşlanmazdı. Karan'a nefretini kusup odasına çıktıktan sonra yalnızca kapının önüne bırakılan mumu almış, yüzüne bile bakmamıştı. Seslenip nasıl olduğunu sormasına cevapsız kalmıştı. Gururunu hiçe sayıp şimdi onu çağıramazdı. Artık altına kaçıracak gibi hissederken yataktan kalkmak zorunda kaldı. Bedenini kasıp dişlerini sıkarak çocuk olmadığını ve karanlıktan hayaletlerin fırlamayacağını kendine hatırlattı. Fakat ıssız bir dağ başındayken aklına korkunç görüntüler gelmeye devam etti. Burası karanlığa gömülmüş haliyle adeta terk edilmiş, ıssız bir perili ev gibiydi.

Mumu söndürmeden aceleyle lavaboya yürürken dayanamayıp merdivenlerden aşağı baktı. Şömine ateşi gürce yanarak etrafı aydınlatıyordu. Salon hem sıcak hem de daha aydınlıktı. "İnmeyeceğim işte," derken dudakları küskünce büzüldü. Lavaboya girip kapıyı sinirle sertçe kapattı. Acele ettiği için elbisesini hızla kaldırdığında yere bıraktığı mumun alevi söndü. Zaten cılız ışık kaybolup küçük oda tamamen karanlığa boğulduğunda Mine korkulu bir çığlık patlattı. Bunu duyan Karan resmen merdivenleri yıkan bir gümbürtüyle hızla yukarı koştu. Lavabo kapısına dayanıp tam açacağı sırada Mine, "Hayır açma!" diye çığlık attı.

Karan bedeni endişeyle gerilmişken kaskatı bir panikle, "İyi misin?" diye sordu. Mine utançla, "İyiyim," dedi. "Sakın girme tamam mı?" Sonra gitmesinden korktu, "Ama gitme! Orada bekle. Şey, benim çok..."

Karan durumu anlayarak rahat bir soluk verdi, kasılan omuzları gevşedi. Genç kızın çığlık attığını duyunca onun karanlıkta düştüğünü sanmıştı. Yardım istemeyecek kadar inatçı olduğunu bildiğinden hemen içeri girmeye hamle yapmıştı. Utangaç haliyle tuvaleti olduğunu söyleyemeyişi bu yüzden sıkışan kalbine soğuk sular saldı. "Buradayım merak etme. Hiçbir yere gitmiyorum."

Mine çocuk gibi masumca, "Tamam," diye mırıldandı. Yanakları kıpkırmızı kesilirken utancın sindiği sesiyle, duraksamanın ardından tekrar konuştu, "Kulaklarını tıka olur mu?" Karan hafifçe gülümsedi. "Olur."

Mine test etmek için fısıldadı. "Beni duyuyor musun?" İncecik sesi fayans döşenmiş duvarlara çarparak kayboldu. Karan'ın kulaklarını tıkadığını anlayarak rahatladı. Yine de musluğu açıp su sesinde saklanarak, artık katlanamadığı dopdolu mesanesiyle tuvalete oturdu. İşini bitirip çabucak ellerini yıkadı ve kapıyı açtı. Beklediği gibi ışık yoktu. Gözü karanlığa alıştığı için Karan'ın büyük siluetini gördü. "Neden mum getirmedin?" dedi ona hoşnutsuzlukla.

Beyaz Kuğunun ÖlümüWhere stories live. Discover now