3.Bölüm

191K 7.7K 1.8K
                                    

Herkese merhaba :) yeni bölüm erken geldi biliyorum ama yorumlar ve vote o kadar hızlı geldi ki bunu hak eden okuyucularım olduğunu düşündüm. 
Bölüm şarkısı ; The Weeknd / earned it ❤️
İyi okumalar... Yeni bölüm ne zaman gelir bilmiyorum ama siz vote ve yorumları eksik etmeyin lütfen :)

---------------------
"İstersen kıyafetlerimi alabilirsin." Dedim somurtan Miraya. Odam da valizimi hazırlıyorduk birlikte. Bugün bu şehirde, bu odada son günümdü. Birazdan yeni bir şehire, yeni bir eve doğru yola çıkacaktım. Yalnız ve savunmasız olarak.

"İstemiyorum." Altın kemeri olan siyah elbisemi de valize yerleştirdim. Yanıma sadece çok sevdiğim ve pahalı olan elbiselerle birkaç parça değerli eşya almıştım. Pislik mafya bozuntusu İstanbul da kendime göre yeni şeyler alacağımı belirtmişti.

"Abla, sen bu herifin neye benzediğini veya nasıl biri olduğunu biliyor musun ?"

"Hayır, araştırma gereği duymadım. Zaten neye benzediği de umurumda değil. Uçkuruna ve karıya kıza düşkün piçin tekidir kesin. Ağzımı da bozduruyor gider ayak." Sinirle başımı iki yana salladım.

"Sevmediğin bir şehirde, sevmediğin bir insanla yaşamak zorunda kalacaksın... Canın ne zaman sıkılırsa, dertleşip konuşmak istersen eğer saat kaç olursa olsun ara. Dinlerim ben seni. Engin bilgilerimden yararlanmana izin de veririm." Gülerek başına küçük bir öpücük kondurdum.

"Eşsiz engin bilgilerinizi benle paylaşmak istediğiniz için çok teşekkür ederim hanım efendi. Ayrıca aynı şekilde sende her ne olursa olsun beni arayabilirsin. Hatta canın sıkıldıkça kaç gel İstanbula. Ben gelemem belki ama seni beklerim."

"Okulun ne olacak peki ?" İşte bu konu hakkında hiç düşünmemiştim.

"Bilmiyorum, dondururum herhalde ya da bırakırım. Pislik mafya bozuntusu okutur mu ki beni ? Düşünmedim daha. "

"Ama mezun olmak için bir yılın kalmıştı. Stajdan sonra avukatsın. Yüzdün yüzdün kuyruğuna geldin pes edemezsin !"

"Pes etmek değil bu, sadece şartlar el vermiyor. Bilmiyor musun, Hira Seren hiçbir zaman pes etmez, edemez, ettirilemez, ettirilmesi teklif dahi edilemez. Bu dört madde asla değiştirilemez." Yüzü biraz olsun gülünce valizi kapatıp fermuarını çektim. Miranın yardımı ile merdivenlere kadar taşıdığımız valizi siyah takım elbiseli adamlardan biri aldı elimden. Demek gitme vakti gelmiş. Mira ile birlikte merdivenleri indik. Ayaklarım her ne kadar geri geri gitse de kaçış yoktu. Hani derler ya şu hayatta olmuşla ölmüşe çare olmaz diye, o sözün yanına pislik mafya bozuntularına da çare yok diyerek parantez açılsın lütfen.

"Hazırsanız gidelim lütfen. " Adama baktığımda hâla adını bilmediğimi fark ettim. Açıkcası umurumda da değildi.

Annem her zaman ki gibi ağlıyordu. Babam sinirliydi ama bu siniri kendisineydi. Mira üzgündü, çoğu zaman anlaşamasakta muhtaçtık bir birimize. Önce Miraya sarıldım. Konuşurken sesim her ne kadar titrese de ağlamamak için kendime söz verdim.

"Kıyafetlerimin çoğunu sana bıraktım, iyi bak onlara. Hiçbir şey için üzme kendini. Okulunu adam gibi oku. Düzenli bir ders çalışma programı hazırla kendine. Son senen, aylaklık etme. Annemi ve babamı üzme. Ehliyetini aldığında dikkatli kullan arabanı. Sen biraz sakarsın, ilk günden bir yere vurursun arabayı. Buralar sana emanet prensesim..." Miranın tenime değen göz yaşları değdiği her yeri yakıp geçiyordu. Zorda olsa Miradan ayrılıp anneme sarıldım.

"Önce beni dinle, ne olursa olsun kendini üzme. Arabanı baban göndertecek, kredi kartlarını da kullanabileceksin, her gün düzenli olarak hesabına para yatırılacak. O adamın hiçbir şeyine ihtiyacın olmayacak. Topuklu giy kızım, bir kadını sarsılmaz ve güçlü yapan şey topuklu ayakkabılarıdır. Üzülme üz. Ağlama, ağlat. Kızma, kızdır. Güçlü dur, kimseye ezdirme kendini çünkü sen benim kızımsın. Tamam mı ! Sen Sedef Serenin kızısın." Ve kendime verdiğim söz buraya kadardı. Göz yaşlarım yanaklarımdan teker teker süzülürken anneme son kez sarıldım. Babama döndüğümde içime bir ağırlık çöktü. Kızaran ve yorgun olduğunu bangır bangır bağıran gözler. Çökük bir yüz, yıkık bir beden. Haldun Seren, benim babam, ilk aşkım, dağ gibi olan bu koca adam ne zaman yıkık bir harabeye dönüştü. Gidip koca gövdesine sarıldım. Dalları ile beni sardı bu koca çınar. Babalar ağaç gibidir, gölgeleri bile bizi korumaya yeter kötülüklerden.

ŞebefruzWhere stories live. Discover now