27.Bölüm

112K 5K 952
                                    

Meraba bea ! Nabeyonuz ? Bakın size şugar bir bölümle geldim, artıkın alırım ayır duanızı 😂😂😂
Açamayanlar için bölüm şarkısı ; Zakkum / Gökyüzünde
Böyle sık sık bölüm patlaşmamın nedeni ; sınav haftamda paylaşamayacak olmam.

----------------------------------------------------------------------------------

Bir hafta...

Ezranın olmadığı evde, odada, yatakta, masada geçirdiğim koskoca bir hafta...

Ezrasız geçen günler, bir ömür gibi geliyordu. Her odasına girişimde, sanki elinde havluyla banyodan çıkıp bana hayran olduğum gülüşünü gönderecekmiş gibi hissediyordum. Ezraya verdiğim sözü tutmuş, evimizde kalıyordum. Bu bir hafta içinde annemler yanımdan ayrılmamışlardı. Çalışanlar ve korumalar bile Ezranın... Gidişine çok üzülmüşlerdi. Bir haftada tek bir gülümseme dahi geçmemişti bu evin duvarlarından.

Yataktan kalkıp, banyoya girdim. Aynaya bakmadan kısa bir duş alıp çıktım odadan. O gittiğinden belli aynalara küsmüştüm... Ezranın kokusunu hâla üzerinde olduğu tişörtü üzerime geçirip, altıma kot pantolonumu giydim. Odamdan çıkıp salona indim. Annem, babam ve Mira kahvaltı masasındalardı.

İştahım her zaman ki gibi yine yokken Ezranın her kahvaltıda oturduğu sandalyeye oturdum.

"Kızım, bir şeyler yemen lazım artık." Anneme aldırmadan önümdeki tabağa baktım. Babam derin bir nefes alıp bırakırken, yavaşça annemi dürttü.

Annem babamın mesajını almış gibi genzini hafifçe temizleyip, elini elimin üzerine koydu.

"Kızım, bak biz senin iyiliğini düşünüyoruz. Yani kendini bu kadar yıpratma. Hem daha ne kadar burada kalacaksın, Ezra öldüğüne göre artık onunla nişanlıda değilsin. O yüzden hazırlan, topla eşyalarını evimize gidelim. Bak ! Eski hayatına kavuşuyorsun işte."

Sinirle yerimden kalkarken devrilen sandalyeyi yerden kaldırdım. Sonuçta Ezranın sandalyesiydi !

İşaret parmağımı masaya vururken, anneme ve babama sinirle baktım. "Benim. Evim. Burası." Bana şaşkınlıkla bakan ebeveynlerimi umursamadan bahçeye çıktım.

Sinirden gözlerim dolarken, ağlamayacağımı defalarca kendime tekrar ettim. Kafamı gökyüzüne kaldırıp, "Canım yanıyor Ezra. Canım..." Fısıltıyla isyanımı haykırırken, bahçeye giren Ayhana baktım.

"Hira hanım benden istediğiniz bir şey var mı ?" SorusuylaAyhana son bir kez baktıktan sonra gökyüzüne baktım.

"Var Ayhan, var."

* * *
"Ben buradayım Hira hanım. Sizi bekliyorum." Dedi Ayhan.Kafamı yavaşça aşağı yukarı sallayıp, arabadan indim. Korumalar başları eğik bir şekilde beklerken, toprak yolda ilerledim. Elimdeki beyaz gül buketini sıkı sıkıya tutarken, kesik kesik nefes aldım. Soğuk mermerin üzerine yavaşça çökerken, buketi kara toprağın üzerine bırakıp, toprağın üzerini okşadım.

"Ben geldim..." Ağlamamak için direnirken, sesim fazla kısık ve titrek çıkmıştı.

"Ezra, uyandığım her gün umudum tükeniyor. Niye böyleyim ? Her güne bugünde alışırım yokluğuna diye uyanıyorum. Olmuyor..." Avuçlarımın arasından kayan toprağı, tekrar avuçlarım arasına alıp, "Bundan sonra ne yapacağım ? Hayatıma nereden ve nasıl devam edeceğim bilmiyorum. Beni öyle bir çıkmaza attın ki, çıkışı gösterecek tek bir ışığım bile yok !"

"Bunların hepsi kötü bir kabusmuşta, uyanınca seni yanı başımda bulacakmışım gibi hissediyorum. Yatağın sol tarafı hep boş, seni bekliyor." Oturduğum yerden kalkıp mezar taşına eğilip, küçük bir öpücük kondurdum.

ŞebefruzWhere stories live. Discover now