26.Bölüm

132K 5K 1K
                                    

Güzel bir girişle başlamak isterdim ama bölüm o kadar da güzel değil. Yani bence çok güzel oldu bol aksiyon ama sonu sizin için pek müko değil... Neyse okuyun görün.

Bölüm şarkısı ; Sezen Aksu - Dua ( Bölümü lütfen bu şarkı ile okuyun.)

Kisa diyenin agzina lahmacun kuregi ile vururum. Bir haftada iki bolum paylastim. Rekor bu ! 😂😂😂
------------------------------------------------

"Anne, hadi ama lütfen." Tekli koltuklardan birine otururken, hâla annemin akşam yemeği davetimizi kabul etmesi için çaba sarf ediyordum. Ezrayı ve ailesini bir türlü kabul edememişlerdi. Onlarda haklılardı sonuçta kim kızlarını zorla verdikleri bir adamın evine yemeğe gelirdi ki ? Ki bu adam bir mafyaydı...

"Tamam, ama sadece sen oların karşısında mahçup olma diye kabul ediyorum." derin bir nefes alıp, "Teşekkür ederim." dedim. Annemle vedalaşıp telefonu kapattım. Günlerden cumartesiydi. Ezra gelir gelmez işlerine yönelmişti. Gerçekten rahat geçen bir haftanın sonunda, eski rutinime dönmek istemiyordum.

Ezra ile tatilde çektirdiğimiz fotoğrafları bilgisayarıma indirip, beğendiğim bir kaç tanesini de flaşa aktarmıştım. Kapıdaki korumalara flaşı verip, fotoğrafları çıkarttırıp çerçeveletmelerini istemiştim. Akşama doğru gelen çerçevelerden birini salondaki duvara, diğerini televizyon ünitesinin üzerine, diğerini de fazlalık olmasın diye odamdaki komodinin üzerine koydum.

Akşam yemeği vaktinde salona indiğimde, Ezra çerçeveleri inceliyordu.

"Hangi ara yaptırdın bunları ?" elindeki çerçeveyi yerine bırakırken masaya oturdum.

"Bugün korumalardan rica ettim, halletiler." masadaki yerini alırken başını sallamakla yetindi. Hafif bir durgunluk vardı sanki üzerinde. Yada sadece yorgundu.

"Annemleri çağırdım, fazla ısrar etmiş olsam da kabul ettiler. Sen aradın mı annenleri ?" Eda ve Sema servise başlarken Ezraya baktım.

"Babamı aradım, memnuniyetle kabul etti. Annem için aynı şey söylenemez ama o da gelecek." dedi sıkıntılı bir sesle.

"Sen iyi misin ?" durgunluğu fazla tuhafıma gitmişti. Kafasını kaldırıp, gördüğüm en güzel gülüşü bana sundu. "Yorgunum biraz. İşler fazla birikmiş." Eda ve Sema 'afiyet olsun' diyerej salondan çıktılar. Tabağımdaki patlıcan yemeğini yerken, "Yemekten sonra odana çıkıp, aşaği inme." diyen Ezraya baktım, çattığım kaşlarımla.

"Neden ?" Tüm dikkatini yemeğine vermişken, "Misafirlerim gelecek. Ve bu misafirler pek hoşuna gidecek tipler değil." yani diyor ki mafya arkadaşlarım geliyor, ayak altında gezme !

"Tamam." tabağım bittiğinde, Ezrada yemeğini bitirmişti. Dediği gibi odama çıkarken, kapı çalmıştı. Merdivenlerin sonunda durup, gelen kişilere baktım. Hepsi siyah takım elbise giymiş, orta yaşlı ve yaşlı insanlardı. Yanlarındaki ızbandut gibi heriflerle gerçekten hoşuma gitmeyecek tiplerdi. Hepsi Ezra ile tek tek el sıkışıp salona geçtiler.

Odama çıkıp, yarım bıraktığım bir kitabı alıp okumaya başladım. Her sayfada yeni diyarlara yelken açarken aşağıdan gelen bağırışma sesleri ile korkuyla yerimden kalktım. Hızla odamdan çıkarken sesler daha da artıyordu. Merdivenlerin başına gelip aşağı baktığımda, Bir kaç adamın Ezraya, Ezra ve adamlarının da onlara silah çekmiş olduğunu gördüm.

Korkuyla, "Ezra !" Diye çığlık atarken. Tüm bakışlar üzerimize dönmüştü. Benim tek baktığımsa Ezranın sinirden koyulaşmış gözleriydi. Ezranın karşısındaki yaşlı adam iğrenç bir gülüşle bana bakarken, "Müstakbel Erdem'de buradaymış." Dedi. Bir kaç tane koruma hızla merdivenin ucunda barikat kurup, silahlarını yaşlı adama doğrulttular.

ŞebefruzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin