28.Bölüm

115K 5.4K 963
                                    

Cümleten hi :) Şincik bu bölüm sonunda olaylar olaylar 😂😂 arkadaşlar bir sorunumuz var ! Benim sınavlarım başlayacak ve bölüm yazmak için vakit bulamıyorum. Yine de gelen ısrarlar ve mesajlar üzerine bir şeyler yazmaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz. :) neyse çoğunuz burayı okumayacak ama yeni bölüm ne zaman gelir diye sormayın ! Ne zaman yazarsam o zaman gelir 😍😂😂😂😍
İyi okumalar....
İnstagrama gelin ! :) td.wattpad 

Şarkıyı dinleyin çok müko oluyor bölümle :) 

---------------------------

'Şebefruz...'

'Şebefruz...'

'Şebefruz...'

Bu kelime saatlerdir zihinmin karanlık duvarlarında yankılanıyordu. Odada bir o tarafa bir bu tarafa volta atarken, yatağımın üzerine oturdum. Ağrıyan başımı ellerimin arasına alıp, gözlerimi kapattım. Google'ın ilk defa işime yaramasıyla 'Şebefruz'un, karanlık geceyi aydınlatan ışık anlamına geldiğini öğrenebilmiştim. Bu kelime hem çok yabancı hem de bir o kadar aşinaydı kulaklarıma.

Gülleri kimin gönderdiği muamma iken, beyaz olması, kafamın allak bullak olmasına çok yardımcı oluyordu. Her ne kadar istemesemde bu güllerin aklıma getirdiği tek kişi ; Ezra Erdemdi. Her sabah odama bırakılan taze beyaz güller, o gittiğinden belli konulmuyordu... Ama şimdi bu vazo günler sonra dolmuştu ait olduklarıyla. Kartın üzerindeki yazıyı son kez okuyup, komodinin üzerine bıraktım. O sırada kapı tıklanıp, içeri Eda girmişti.

"Hanımım, akşam yemeği hazır, sizi bekliyorlar. Ayrıca Meltem hanımlarda geldiler." Mahçup gülümsemesine zorla karşılık verip dudaklarımı gerdim. "Tamam Eda, geliyorum şimdi." Kapı tekrar kapanıp, oda tenhalığına ve sükunetine kavuşurken yataktan kalkıp, aynada kısaca göz gezdirdim kendime.

Yine berbat ve yıkık görünüyordum, ne güzel !

Saçlarımı tarayarak düzene sokup, at kuyruğu yaptım. Kıyafetlerimin idare ettiğine kanaat getirerek, odadan çıktım. Evin sessizliği normalde beni kesinlikle ürkütebilecekken, alışmıştım artık... Bazı şeylere alışmam gerektiği gibi. Mesela, artık bu evde Ezrasız yaşayacaktım veya bu masada Ezrasız yemek yiyecektim... O televizyonu Ezrasız izleyip, o yatağa, o olmadan yatacaktım. Bunların hepsi omuzlarıma ağırlık olurken, salona zorladığım tebessümümle giriş yaptım.

"Hoş geldiniz." Hayri beyin kızgınlıkla bakan suratına ve Meltem hanımın hayal kırıklığı ile dolu bakışlarına bakılırsa bugünkü aptalığımı duymuş olmalılardı. Babama baktığımda yüzüme bile bakmıyordu. Kendime lanetler ederken, yapacağım anlık bir aptallığı geride kalanlara nasıl bir acı vereceğini düşünmemiştim.

Masada, Ezranın yeri boşken gidip oturdum. Burası benim için her zaman boş bırakılıyordu. Servis edilen yemeklere iştahsızlıkla bakarken, Ezranın em sevdiği yemeğinde çeşitler arasında olması iştahımı daha da kapatmıştı. Çatalı yavaşça elime alırken, karnıyarıktan küçük bir parça aldım. Ezra olsaydı şu an bir tepsiyi gömerdi. İstemsizce güldüğümde, gözümden de bir damla yaş düşmüştü. Kimsenin görmesine izin vermeden hızlıca sildim düşen damlayı.

Yemek sessiz bir şekilde geçerken, kahveler için oturma gruplarına geçmiştik. Meltem hanımın yanındaki tekli koltukta oturup, odada gezinen soğuk sohbeti takip etmeye çalışıyordum. Gecenin ilerleyen vakitlerinde Meltem hanımları evlerine yolcu etmek için kapıya kadar geçirdim. Aniden aklıma gelen şeyle, yavaşça Meltem hanımın kolunu tuttum.

Meraklı ve anlamaz bakışları beni bulunca zoraki bir şekilde gülümsedim, "Bir şey sormak istiyorum..." Yönün bana tamamen dönerek merakla dinlemeye başladı. Genzimi yavaşça temizleyip, "Ezranın... Eşyaları size verildi mi ?" Meltem hanım kaşlarını çatıp, "Hayır, ben sana verildi sanıyordum." Dedi. Bu cevabı içime bir kurdun düşmesini ve çok geçmeden düşüncelerimi kemirmeye başlamasını sağlamıştı.

ŞebefruzWhere stories live. Discover now