4.Bölüm

192K 7.5K 1.5K
                                    

Hi :) Yeni bölüm geldi. Gördüğünüz gibi vote ve yorum ne kadar hızlı gelirse bölümde o kadar çabuk geliyor. Neyse iyi okumalar. ❤️
Bölüm şarkısı ; Murat Dalkılıç / kırk yılda bir gibisin.
------------------------

Gözlerimi açtığımda hava kararmıştı. Önce nerede olduğu idrak edemeyip telaşla etrafıma bakındım. Daha sonra nerede olduğum aklıma gelerek kafamı yastığa gömdüm. Deve kuşu olmak istiyorum, korktuğumda ya da kendimi korumak istediğimde kafamı sokacak delik bulmak istiyorum.

Kapım tıklanıp açıldığında hâla yatakta yatıyordum.

"Hira hanım, Ezra bey sizi yemeğe bekliyor." Kafamı kaldırdığımda genç, sarışın birini gördüm. Güzel bir kızdı ama patronu gibi o da soğuk nevalenin tekiydi. Bu evde ki herkes böyleyse işim vardı. Kız gidince yataktan kalkıp odada ki banyoma ilerledim. Evet tahminlerim doğru çıkmıştı. O iki kapıdan biri banyo diğer ise giysi odasıydı. Giysi odası şimdilik boştu ama en yakın zamanda alış verişe çıkacaktım, arabam gelir gelmez.

Banyoda elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı taradım. Uzun sarı saçlarımı düzene soktuktan sonra odama geçtim. Getirdiğim kıyafetlerimi giysi odasına yerleştirmiştim, oraya ilerleyip dolaptan sade,kalın askılı mor renginde ki elbisemi çıkardım. Ayakkabı olarakta siyah topuklu ayakkabı seçip, çıkardıklarımı üzerime geçirdim.

Telefonumu elime alıp arayan kimse var mı diye baktım. Annemden 8, babamdan ve Miradan 5'er arama vardı. Onları daha sonra aramayı aklımın bir köşesine yazarak odamdan çıktım. Koridora kırmızı, kenarları altın sarısı işlemeleri olan ince bir halı sermişlerdi. Duvarlarda ünlü ressamların tabloları vardı. Koridorda benim odam dışında bir oda daha vardı. Umursamadan merdivenleri inip, salona ilerledim.

Bizim pislik mafya bozuntusu uzun, üzerine beyaz örtü örtülen yemek masasına oturmuş, telefonu ile uğraşıyordu. Bende karşısında ki yerimi alarak masaya oturdum.

"Akşam yemeği saat yedide yenir, geç kalma." Onu duymazlıktan gelerek, servis yapan hizmetlilere baktım. Eve ilk geldiğimde ortada kimse yoktu ama şimdi bakınca bir çok çalışan vardı. Sırf yemek servisi yapan dört kişiydi. Bahçe kapısına baktığımda iki kişinin nöbet tuttuğunu gördüm. Bir mafyanın evinde kaldığınızı evde ki her köşeden hissedebilirdiniz.

"Sabah kahvaltısı saat sekizde, öğlenleri evde tek kalacağın için ne zaman istersen o zaman yersin... " onu dinlemiyor havası veriyordum ama dediği her şeyi dikkate alıyordum. Tabağımda ki tavuk soteden bir çatal aldım. Güzeldi, öyle yemek seçmezdim o yüzden sıkıntı çekeceğimi düşünmüyordum. Ezra tekrar konuşmaya başladığında gözlerimi devirmek istedim,

"Çok sıkılırsan bahçede gezersin. Benim iznim olmadan asla dışarı çıkamazsın. Alış verişi de benim söylediğim bir zaman yapar-" sinirle çatalımı tabağımın kenarına bıraktım. Kafasını kaldırıp çatık kaşlarla bana baktı.

"Bana bak Ezra Erdem, ben senin emrinde çalışan biri değilim. Bana ne zaman, ne yapacağımı söyleyip benim özgürlüğümü kısıtlayamazsın. Ben-" bu sefer sözü kesilen ben, sözü kesen o oldu.

"Sen... benim ne çalışanım ne de emrimde ki birisin. Sen benimsin..." Sinirle gözlerimi kıstım. Tam ağzımı açıp bir şey söyleyecekken söyledikleri ile sinirim yerini şaşkınlığa bıraktı.

"... Sen benim müstakbel eşimsin. O yüzden benim kurallarımla benim oyunumu oynamak zorundasın." Müstakbel eşim demişti demi o.

"S-sen ne saçmalıyorsun! Ben senin gibi biri ile asla! Ama asla evlenmem. Onu o beynine sok!" Sinirle güldü. Bir mafya ile nasıl konuşulur diye kullanma kılavuzu var mıydı ? Sanırım yoktu.

ŞebefruzWhere stories live. Discover now