20. Bölüm: "İçindeki İyi."

14.6K 759 278
                                    

The Neighbourhood-How

-

Sarp beni şok eden ve kafamı karıştıran sözlerini söyledikten sonra bir şey dememe izin vermeden gülümsemiş ve yanımdan ayrılmıştı. Arkasından o gittikten sonra bile bakmaya devam etmiştim. Hayatımın büyük şoklarından biriydi söyledikleri.

Neden birden bire değişmemi istediğini bilmiyordum ve anlamamıştım. Dudağıma dokunmuştu. Neden böyle bir şey yapmıştı ki?

Kaşlarım çatık bir halde eve doğru yürürken aynı senaryo kafamda dönüp duruyordu. Eve girip kendimi uykuya teslim edinceye kadar aynı düşüncelerle boğuşmuştum.

-

"... Sevimli prenses, yakışıklı prense aşık olmuştu. Artık hisleri karşısında hiçbir şey yapamazdı. Prensin de onu sevmesini istiyordu prenses. Ama bu imkansızdı ki... Prens kalpsizdi, değer bilmez ve nankör. Kedilere nankör diyen insanlar, o prensle tanışmalıydı ki asıl nankör nasıl olurmuş görmelilerdi. Sevimli prenses o kadar iyi niyetliydi ki asıl olan şeylerden habersiz bir şekilde prensi sevmeye devam etti. Prens onu sevecek miydi, sorusunun yanıtını bilmediği halde, kalbinin kırılma ihtimalini umursamadan onu sevmeye devam etti..."

Yutkundum. Asıl sonuç bir çocuğa göre oldukça kötü bir son olmuştu. O yüzden sadece sustum ve sonunu sormamasını diledim.

"Sonra Laden abla? Sonra prens aşık oldu mu prensese?"

Olmuş muydu?

Hayır. O sadece kendini severdi. Saçlarını, gülüşünü...

Belki başkasını da sevebilirdi ama o seveceği kişi kesinlikle ben değildim.

"Oldu güzelim. O kadar aşık oldu ki, onların arasına kimse giremedi. Onların arasını kimse bozamadı. Sonsuza dek mutlu yaşadılar." Diye fısıldadım.

Asıl son daha farklıydı. Çok daha farklı. Masallardaki gibi mutlu bitmemişti.

Zaten mutlu sonlar sadece masallarda olurdu.

"Prens sırf sevimli ve çocuksu olduğu için prensesle alay etti. Prenses, ona inanmıştı, güvenmişti. Ona seni seviyorum, derken doğru söylediğine inanmıştı ama yalandı sözleri.

Onun ağzından çıkacak her bir cümle onun için değerliyken, cümleleri kalbine zehirli oklar misali saplanmıştı.

Prenses sevimliliğini ve masumluğunu kaybetti.

Ve sonsuza kadar kırgın yaşadı." Olmalıydı asıl anlatılması gereken. Ama Ecrin daha küçüktü ve bu hikaye onu üzebilirdi.

"Aşk nasıl bir şey?" Diye sordu. "Yani hep görüyorum parkta. Bir abi ve bir abla el ele tutuşmuş oluyorlar. Ve birbirlerine gülümsüyorlar. Aşıklar çok mu mutlu olur?" Sesi meraklı geliyordu.

Gülümsedim. Onun bu soruları sorması ve merakı beni şaşırtmıştı. "Aşk... aşık olunca buran..." Deyip Ecrin'in elimle dokunarak kalbini gösterdim. "Hızlı atar. Tatlı bir ağrı olur ama yine de mutlu hissedersin kendini. Sürekli onun yanında olmak, ona sarılmak istersin. O yokken eksiksindir." Dedim onun anlamayacağını bildiğim halde. Yaşı bunları anlamak için küçüktü.

"Abim de öyle mi hissediyor? O kıza karşı..." Dudaklarını büzdü. Hemen sonra yüzünü buruşturdu. Bu fikirden hoşlanmadığı belliydi.

"Bilmem... Bunu ona sormalısın." Dediğimde kapıdan giren Eray'a kaşlarımı çatarak baktım. Bizi mi dinliyordu? Bu düşünce yüzümü buruşturmamı ve endişelenmemi sağlamıştı.

"Neyi soracaksın bana?" Yumuşak sesiyle sordu. Tabi bu ses tonu Ecrin içindi.

"Sen... Sıla ablaya aşık mısın? Onsuz eksik mi hissediyorsun ve sürekli onu yanında mı istiyorsun?" Diye sordu Ecrin merak içinde.

Kayıp DudaklarWhere stories live. Discover now