Kahve Kokulu Kadın-4

1.9K 85 9
                                    

Bugün hafta sonu. Merhaba ben Defne. Zeynep's afe&restaurat'ın garsonu hukuk öğrencisi geleceğin avukat adayıyım. Hiç aşık olmamış. Hiç flörtleşmemiş bir insanım. Hoşlantı belki olmul olabilir yani bir çocuğu gözüme kestirip 'hey maşallah Allah sahibine bağışlasın' veya daha beter şeyler söylemiş olabilirim. Annem,babam trafik kazasında öldüler. Dedem ve anneannem baktı bana 10 yıl boyunca 10 yaşındayken kaybettim anne ve babamı. Anneme çok düşkün babamla arkadaş gibiydim. Beni çok sever üstüme titrerlerdi. Bana çok zor sahip olmuşlardı. Her neyse ağlatmayın beni sabah sabah. Saat 07.30 hangi insan evladı hafta sonu bu saatte uyanır ki? Tabii ki Garson Defne. 08.30'da Petek'i benim açmam gerek. Önce duşumu alıyorum sonra üstüme kot pantolon,kot gömlek giyiyorum altıma topuklu giyinmiyorum çünkü onca saat sandalye yüzü görmezken popom birde bu ince çubuklarda yürüyemezdim. Onun için spor ayakkabılarımıda giyip evden çıkıyorum. Müzik dinliye dinliye Petek'e varıyorum. Sonra kapıyı açıp içeri geçiyorum dışarıda olması gereken masaları dışarı çıkırıyorum. Tabi bu sırada belim de felç oluyor o ayrı. İlk ustamız geliyor. Mutfağına geçip hazırlıklarını yapıyor. Bende bilgisayarı açıp müzik dosyalarına bakıyorum. Aradan hareketli bir şarkı seçip temizliğe koyuluyorum. Evet Petek'te iş ayrımı asla yapılmıyor. Gerekirse tuvalet bile yıkıyorsun. Hoplaya,zıplaya şarkıya eşlik ede ede yerleri siliyorum,masaların tozlarını alıyorum.

"Günaydın fıstık."diye Ömer giriyor içeri. Önce bi irkiliyorum. Habersiz geldi çünkü. Gerçi ben geliyorum diyecek hali yok ya!.

"Günaydın Ömer."diyorum gülümseyerek.

"Bu masaları kim taşıdı?"

"Ben." Dedim ona uzaylı görmüş gibi bakarken.

"Ne demek ben? Kızım manyak mısın sen? Belin kırılmadı mı! Bak Minel'i uyardım senide uyarıyorum. Böyle ağır işleri bize bırakın. Fırat'la biz ne güne duruyoruz?" Diye bir ayar çekiyor Ömer bana.

"Tamam abi bi sakin ol. Haberim yoktu."

"Tamam artık var. Belinize bi yerinize bir şey olacak çocuğunuz olmayacak."diye sırıtıyor. Elimdeki milli sarı bezimizi Ömer'e fırlatıyorum.

"Sus be!" Diyorum gülerek.

"Oo. Allah muhabbetinizi arttırsın başkanlar." Başkanlar mı? Nasıl hitap o öyle.

"Başkan nedir oğlum ya?" Diyor Ömer sesimi duymuşcasına.

"Her neyse kahvaltı yaptınız mı?" Ah,Fırat ne bulursa yer. Hiç kiloda almaz!

"Sen gelirken bir şey yemedin mi lan?"

"Yedim,ama yine acıktım olamaz mı?"

"Zıkkım ye Fırat." Diye Minel giriyor içeriye. O öyle söyleyince hepiz kahkahalara boğuluyoruz.

"Ne dedin sen?" Diye Fırat,Minel'i kovalıyor. Minel çığlık çığlığa Fırat'tan kaçıyor. Bu hallerine gülmeden edemiyorum açıkcası.

"Hadi,hadi uzatmayın. Aşağı inin birşeyler zıkkımlanın." Diye azarlıyor Ömer. Gelirken birşey yemediğim için bende iniyorum aşağıya. Ben,Fırat,Minel aşağı iniyoruz Ömer yukarıda müşteri gelirse bakmak için bekliyor.

"İllede aşk ille ille ille. Yani nay ni nay ni nay nay."

"Fırat!" Diye a harfini uzatarak kulaklarımı kapatıyorum. Kahvaltı masamıza oturuyoruz.

"11 oldu." Dedi Fırat.

"13 oldu." Dedi tekrar.

"Ne 13 oldu?" Diye sordu Minel.

"Defne gece uyumadın mı kızım sen?" Diye sorunca bir daha esnedim.

"14 oldu!" Şimdi anlaşıldı Fırat'ın ne saydığı. Şapşal benim esnemelerimi sayıyor.

Kahve Kokulu KadınWhere stories live. Discover now