Kahve Kokulu Kadın-25

611 37 2
                                    

Sabah erkenden gözlerimi açtığımda Karadeniz'in o muhteşem kokusu dolmuştu ciğerime. Dün gece ki ninniden sonra rüyamda anne ve babamı görmenin mutluluğu vardı içimde. Buraya gelmişken mezar ziyareti yapmamak olmazdı onları öyle özlemiştim ki... Burnuma ilişen kuymağın(muhlama) kokusu ile midem de açlık çanları çalmaya başladığını duyuyordum hızla yataktan kalkıp mutfağa koştum.

"Of be! Ne özlemişim ben bunu! Anneanne ellerine sağlık."

"Sen özlemişsin de deden hala dibini çok sever unutma. Bence kuymak için torununa bile fırsat vereceğini sanmam."

"Beni mi çekiştiriyorsunuz siz orada? Yaşlanmış olabilirim ama kulaklarım hâlâ çok iyi duyuyor şurimşine(canımın içi,sevgilim.)" Dedemin yıllar geçse bile değişmeyen tek şeyi anneanneme olan sevgisiydi. Onu her zaman şurimşine diye severdi.

"Kuymak var diyorum torununa dibini bırakacak mısın?"

"Tabii ki de bırakmayacağım." Dedemin munzur cevabına karşılık anneannem elini beline koyup gözlerini kıstı.

"HAYIR!" Diye abartılı bir tepkiyle bana döndü dedem. "Saldırıya geçecek koru beni torun!" Anneannemin sert yüzü yumuşayıp gülümseye başladığıda aşklarına bir daha hayran kaldım.

Kahvaltı anneannemin dediği gibi olmamıştı kuymağın dibini dedem cömertçe paylaşmıştı benimle. Tabii kahvaltıdan sonra mezar ziyareti yapıp içim çıkıncaya kadar ağlayarak eve dönüyordum. Yolda gören tanıdıklarla heyecanla sarılıp gülüşüyorduk.

"Kolay gelsin İsmail Abi!" Eşeğine yüklediği sebzeleri pazara götürüyordu İsmail Abi o da geçimini böyle sağlıyordu. Bizim de bahçemiz vardı anneannem küçüklüğümden beri organik sebzelerle beslerdi beni. Uzun yürüyüşün ardından kendimi deniz kıyısında bulmuştum. Kayalıklardan birisine oturup hırçın suların kayalara kavuştuğu anda ki sertliğini izliyordum. Yüzüme sıçrayan deniz suyunu silme gereği duymadan huzura kavuşuyordum. Ozan'a kavuşuyormuş gibi...

"Bahçeye hanımeli sen ettun beni deli. Gel gulum gel. Sen ettun beni deli gel gulum gel. Sade guzelluk değil, sevmeli, sevdurmeli gel gulum gel..." Mırıldandığım şarkı ile sanki deniz daha da hırçınlaşmıştı. Keyiften yoksun bir tebessüm ile, "İçimden çık Ozan.. İçimden,aklımdan,kalbimden. Bizim bir sonumuz yok. Beni rahat bırak, lütfen."

Eve yetiştiğimde anneannem bahçeyi çapalıyordu koşarak elinden aldım çapayı,

"Ne yapıyorsun sen anneanne zaten fıtığın var, bırak ben hallederim." Anneannem sessizce bana verdi çapayı önce içeri geçip Çaykara'ya her geldiğimde giyindiğim yöresel kıyafetlerimizden giyiniyordum bu halimle İsanbul'dan birisi görse asla tanımazdı. Önünde altın -tabii ki sahte- işlemesi olan peştamalimi başıma sarıp çıktım bahçeye. Yarın dedem ameliyat olacaktı anneannem zaten kötü idi kendini oyalamaya çalışıyordu ben anlıyordum ama oyalanayım diyerek kendi sağlığından olacaktı.

Ömer aklıma gelince onunda burada olmasını istedim emin ki anneannem ve dedem onu çok severdi bu halimle anneanneme bir fotoğraf çektirip Ömer'e gönderdim. Çok gecikmeden gelen cevabına kahkaha atmıştım.

[Kimden:Ömerim; Karadeniz'in en güzeli misin be!]

[Kime:Ömerim; Oyle diyiler uşağum.]

[Kimden:Ömerim; Özlettin kendini! Bana fındık getirmeyi unutma.]

[Kime:Ömerim; Senin derdin fındık değil mi? Pis.]

[Kimden:Ömerim; Aşk olsun Defne bana fındıklar mı ben mi diye sorsan hiç tereddütsüz fındıklar derdim.] Görmese bile göz devirmiştim.

Kahve Kokulu KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin