1. BÖLÜM

15.6K 742 323
                                    

  Yepyeni bir bölümle herkese iyi geceler. Aslında yarın yayınlayacaktım ama sürpriz olsun dedim. Bu bölümle birlikte maceramız başlıyor. Öncelikle bize bu güzel kapağı yapan arkadaşım baharyeli Havva ablama çok çok teşekkür ederim. Ellerine sağlık kuzum.

   Diğer teşekkürümü de beni bu zorlu süreçte hiç ama hiç yalnız bırakmayan çok değerli arkadaşlarım ipekgull619 ve CS0204_  İpek ve Ceyda'ya çok çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız... Sizi çok seviyorum...

  Bir bilinmezliğin içinde kaybolmak üzereydim tam da şu anda. Sonunun beni nereye sürükleyeceğini bilmediğim bir masalda yolculuk yapmak, yıllardır kaçmaya çalıştığım kabuslarımla yüzleşmek, bana kendimi nasıl hissettirecekti bilmiyordum.
İyi gelir miydi yıllardır kabuk tutmaya yüz bile tutamamış hala kanayan yaralarıma? Sarabilir miydi kimsenin saramadığı yaralarımı? Yıllardır, yürümeyi yeni öğrenen küçücük bir bebek gibi adım atmaya bile cesaret edememişken bu şehre; şimdi attığım bu ilk adımda o küçük bebek gibi elimden tutanım olur muydu düşmeyeyim diye? Düşersem bir kaldıranım olur muydu beni de? Ya da beni daha çok içine mi çekerdi bu koca şehir? Daha çok dibe mi batırırdı? Yirmi iki yıldır çektiğim acılar hala dimdik ayaktayken, sanki mümkün olacakmış gibi daha çok gün yüzüne mi çıkardı? Hiç gün batımında kalmamıştı oysa ki. Daha ne kadar dibe batırabilirdi ki beni bilmiyorum...

  Ama artık zamanı gelmişti, korkularımla, acılarımla, geçmişimle yüzleşmenin. Korkularımdan kaçmak yerine ben onların üzerine gitmeliydim. Onlar benden kaçmalıydı, ben değil. Bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum ama bir şekilde başaracaktım. Başarmalıydım. Korkularımın beni daha fazla dibe batırmasına müsade edemezdim.

  Hostesin anonsuyla yolculuğumun sonuna geldiğimi anladığımda beni ele geçiren düşüncelerden sıyrılmak zorunda kaldım. Aslında benim için bir son değildi. Yeni bir başlangıcın ilk adımını atmış olacaktım. Yeni yaşamımın ilk adımını.

  Uçaktan inip ayaklarımı yere bastığım anda, tarifi mümkün olmayan duygular ele geçirdi kalbimi. Yavaşça yürümeye başladım arkamdaki valizimi de kendim gibi sürükleyerek. Ben de o valiz gibi sürüklenmiyor muydum aslında? Hayatım hep birilerinin peşinden sürüklenmekle geçmemiş miydi? Şimdi de geçmişimle geleceğim arasında sürükleniyordum işte...

  Havaalanının çıkışına geldiğimde hali hazırda bekleyen taksilerden birine bindim ve sitenin adresini verdim. Büyük felaketin yaşandığı yerin, evimizin, annemin, babamın, benim, bizim evimizin...

  Yol boyunca geçip giden sıra sıra apartmanlar, koca koca binalar, bitmek tükenmek bilmeyen trafik... İstanbul sandığımdan daha da büyükmüş gerçekten. Bu koca şehirde bir başına idare etmek hiç de kolay olmayacaktı benim için.

  Taksicinin "Geldik hanımefendi" demesiyle kendime geldim birden.
Taksi ücretini ödeyip teşekkür ettikten sonra, valizimi alıp dışarıdan bile göz alıcı derecede büyüleyen siteye baktım uzun uzun.

  Hayal meyal hatırlamaya çalıştım yıllar öncesindeki evimizi. Çok küçüktüm daha o zamanlar. Yaşım küçüktü belki ama acısı çok büyüktü. Hiç kolay şeyler yaşamamıştım bu ayaklarımı bastığım yerlerde. Çok büyük travmalar yaratmıştı o felaket gece. Geçici de olsa tüm hayatımı bilinçaltımda kapalı tutmuş, hafıza kaybı yaşamama neden olmuştu. Tek gerçeğim olan ailemi unutturmuştu bana. Kısa süreli de olsa hafıza kaybım, hatırladıkça her gece yeniden felaketim oluyordu o kara gece. Yeniden, bir bana doğmayan günün zifiri karanlığında buluyordum kendimi. Aradan geçen koca yirmi iki yılda birçok şeyi hala hatırlayamasam da; o geceyi, evimizi hiç mi hiç unutmamıştım. Unutamamıştım. Bilinç altımda bir şeyler sürekli hatırlamam için çalar saat kuruyordu sanki bana. Her gece uykumdan çığlıklar eşliğinde uyandığım kabuslarım olmasa hatırlayamayabilirdim belki de evimizi. Oysa hiç unutmama izin vermemişlerdi ki.

DESTİNA (-18)Where stories live. Discover now