2. BÖLÜM

13.4K 573 263
                                    

Herkese iyi akşamlar. Umarım yeni bölümü beğenirsiniz. Bu bölüm hem çok sevdiğim yazarlarımdan biri olan hem de ilk göz ağrım olan @eyyana ma Zeynep ablama gelsin. Seni çok seviyorum ablacım. İyi ki tanımışım dediğim insanlardan bir tanesisin. İyi ki varsın.

Kader değil miydi?
Bizi başka başka hayatlara sürükleyen...
Kader değil miydi?
Tek tek gözlerimizi, dillerimizi mühürleyen...

Kader değil miydi?
Ansızın kapını çalıp, tüm güzellikleri yerle yeksan eden...

Ve yine o kader değil mi?
Ölümle yaşam çizgisindeyken bile, gonca bir güle hayat veren...

Ve o kader ki...
Kalbimizden umuda doğru yol çizen,
Yoktan var eden...


Koparmıştım yine hayatla olan bütün bağımı. Düşünceler esir almışken beynimi, koptuğum hayattan tekrar dönemiyordum yaşantıma. Bu yıllar yılı böyleydi. Öyle olmaya da devam edeceğinden hiç şüphem yoktu doğrusu.

Kaderin beni getirdiği son noktadayım. Bir anda kopup giden hayatıma bakarken buluyorum kendimi hep iç dünyamda. Bir türlü silemiyorum o geceyi kafamdan, bir türlü atamıyorum. Hatırlamak istemedikçe daha da çok o güne yol alırken buluyorum kendimi. Küçük olmama rağmen yaşattığı travmanın büyüklüğü unutturmuyor hiçbirşeyi. Yıllar iyi gelir yaralara, zaman unutturur derler ya insana; oysa ki geçen zaman bana unutturmak yerine daha çok gözümün önüne seriyordu sanki herşeyi. Daha çok zihnime kazıyordu o günü. Yine gözlerimin önüne düşmüştü o kara gün... O kara gece... 17 Ağustos depremi... Hemen hemen her gece uyandığım kabusların sebebi... Belki, çocukluğumun hem tatlı, hem acı neşe kaynağı olan arkadaşıma dair bir şeyler hatırlarım ümidiyle zorladım hafızamı. Kapattım incilerimi bir umut. Zorladım, zorladım, zorladım...

Olmuyor işte olmuyor yine yok. Yine kayıp bilgiler. Bir türlü hatırlayamıyorum. Bir türlü o isme varamıyorum. Onca sene bana o günü unutturmayan, her seferinde hatırlatan kabuslarım sanki bilerek yapıyor gibi o ismi hatırlatmıyordu bana. Hafızamı zorluyorum ama sanki daha çok gömüyor o ismi, daha çok saklıyor bilinçaltıma. Herşey yerli yerine oturuyor da bir o ismi oturtamıyorum yerine. Hafıza kaybım bir o isimde hayata dönüyordu sanki.

Geçmişim kesik kesik geliyordu gözümün önüne. Hatta bazen kabuslarım bile kesik kesik oluyordu. Şimdi de o kesintilerden birini yaşıyordum. Yılların götürdüğü zaman, ne kadar hafızamdaki yaralarıma merhem olsa da, her yara gibi o da izini bırakmıştı beynime. Anılarımın bir çoğunu saklamıştı kendi hazinesinde. Sakladığı karanlıktan aydınlığa kavuşturamıyordum anılarımı.

Hatırlayamamak ne kötüymüş şimdi çok daha iyi anlıyordum. O anlara dair hatırlayamadığım şeylerden birisi de annemin arkadaşının, yani çocukluk arkadaşımın ailesiydi. Hafızamda hiçbirinin isminden eser yoktu. Canlandıramıyordum hayalimde bile.
Bu nasıl bir şeydi? Büyük bir travma geçirip hafıza kaybı yaşamıştım. Her gece rüyama giren kabuslarım hafızamı tekrar kazandırırken, sevinsem mi üzülsem mi bilememiştim. Hafızamı kabuslarıma borçlu olduğumu düşünmek şaka gibiydi. Sadece kopukluklar olsa yine iyiydi. En azından arkadaşımın ve ailesinin isimleri, anılar kesik kesik bile olsa gelirdi aklıma. Ama onların isimlerine bir türlü varamıyor, aynı noktada debeleniyordum.

Sadece en son vedalaşırken sarılma anımız hiç gitmiyordu, ne gözlerimin önünden ne de rüyalarımdan. Hergün olmasa da çoğu kez rüyama giriyordu o an. Sımsıkı sarılıyoruz birbirimize. Sanki birbirimizden kopup gideceğimizi anlamış gibi. Bir daha hiç görüşemeyecekmişiz gibi sarılıyoruz. Sürekli rüyamda hayat buluyor o dakikalar. Hiç uyanmak istemiyorum o rüyadan. Hep orada kalmak istiyor tüm kalbim.
Şimdi özledim desem de fayda etmez biliyorum. Yıllar koparmıştı bağlarımızı. Neredeler, ne yapıyorlar hiçbir fikrim yoktu. Ailesine karşı kırgındım ama ona, onların kadar kızamıyordum. Çünkü o da küçüktü ne de olsa.

DESTİNA (-18)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora