17. BÖLÜM "UMUT YENİDEN"

5.9K 340 249
                                    

Gün, Bahar için birlik olma günüydü. Bahar'ın hayatını ona geri vermenin zamanı gelmişti de geçiyordu. Artık Bahar'ın yüzünde güller açmalıydı. Bahar'ın solan hazan yaprakları yeniden yeşermeli, çiçekler açmalıydı. Yeniden ilkbaharı tatmalıydı kalbi. Ne olursa olsun bunu yapacaklar ve Bahar'ın ilkbaharını geri getireceklerdi.

Mutfaktaki duygusal havayı dağıtması lazımdı birinin. Bu görevi Meral hanım üstlendi.

"Şşşt tamam kızlar. Şimdi sakin olmalısınız. Ağladığınızı belli etmeyin ki soru sormasın dışarıdakiler. Oğuz bilmiyor çünkü kocasının onu aldattığını. Bilse ne yapar eder, o adi herifi mezardan çıkaramaz ama o kadını bulup hesap sorar. Kötü şeyler olabilir. O yüzden aramızda kalsın olur mu?"

Ceyda da İpek de hak veriyordu Meral hanıma. Oğuz'un bilmemesi çok daha iyi olurdu. Hatta Pamir'in bile.

"Merak etme sen Meral teyzecim abim de dahil kimse bilmeyecek."

"Çok teşekkür ederim kızlar. Pamir de Oğuz'dan farklı değil zaten. Bahar'dan, benden ve şu an sizden başka kimse bilmiyor. Dördümüz arasında kalsın bu sır."

"Tamam Meral teyzem sen dert etme."

Kızlara güveneceğini biliyordu Meral hanım. İpek'i de ilk kez görmesine rağmen kanı kaynamıştı hemen. Kalbi ısınmıştı ona karşı. Ve hiç çekinmeden herşeyi anlatmıştı. Tam içi rahatlamışken, ocaktaki kahvenin taştığını ve ocağı söndürdüğünü farketti.

"Ayy kızlar kahve taşmış."

İpek bir an panikledi. Nasıl unuturdu kahveyi. Hiç yaptığı birşey değildi ama Bahar'ın hikâyesi onu çok etkilemişti. Kahve aklının ucuna dahi gelmemişti o an.

"Hiii. Meral teyze çok özür dilerim. Ben, daldım bir an. Bahar'ı duyunca."

"Önemli değil güzelim. Sıkma canını. Kapattım altını da."

"Ben hemen silerim orayı. Sonra da yeniden yaparım kahveleri."

İpek hemen bez alıp ocağı silmeye başlamıştı bile. Ceyda da tamamlayamadığı fincanları hazırlamaya devam ediyordu.

"Durun ben size kahve yanına lokum ve çikolata da çıkarayım."

Ceyda Meral teyzesinin verdiği lokumluk ve çikolatalığı da aldı tepsiye koydu. İpek'se ocak silme işini çoktan halletmiş kahve yapımına tekrar koyulmuştu bile. Kahveler de piştikten sonra hep birlikte bahçeye çıktılar. Kahveleri İpek getiriyordu. Tek tek dağıttı kahveleri. Sıra Pamir'e geldiğinde istemsizce süzdü çehresini. Kıvrım kıvrım upuzun kirpikleri dikkatini çekti. Pamir'in aniden başını kaldırmasıyla, elalarla siyah incilerin çarpışması üzerine, ikili yine aynı serilikte tekrar kaçırdılar gözlerini. Bu kaçış ne zamana kadar sürecekti merak konusuydu. Kendisi de kahvesini aldı ve hoş sohbetler eşliğinde bitirdiler kahvelerini.

Pamir artık Bahar'ı mutlu etmenin zamanı diyerek önceden konuştukları gibi kalktı ve Bahar için aldığı papatyaları ve uçuş uçuş, rengarenk balonları aldı geldi. Yavaşça, Bahar'a farkettirmeden arkasından yaklaşıp ilk önce bembeyaz papatyaları kucağına bıraktı. Bahar'ın çok şaşırdığı mimiklerinden anlaşılıyordu.

"Bu senin Bahar. Senin gibi saf, senin gibi tertemiz, senin kalbin gibi bembeyaz."

Bahar'ın gözlerinin ışıl ışıl olduğunu görebiliyordu herkes. Çok mutlu olmuştu, gözlerinden çok rahat okunabiliyordu. Pamir Bahar'ın gözlerinin dolduğunu görünce hemen elini uzattı.

"Şşşt, ağlamak yok. Ağla diye getirmedim sana bunları. Mutlu ol, umutlu ol diye getirdim."

Arkasındaki balonları da çıkarıp Bahar'a uzattı.

DESTİNA (-18)Where stories live. Discover now