I Said I Do Never Let You Go, And I Never Did

4.2K 176 63
                                    

HİKAYEM FİNALLERE KALDI YORUMDA LİNK VAR ORAYA TIKLAYARAK OY VERİRSENİZ SEVİNİRİM :)

Hey deli kız geri döndü. Sezon finali dedim ama Larry damarım kabardı. Bu bölümü yazarken gözlerim doldu, okurkende ağladım. Ama siz nasıl hissedersiniz bilmiyorum. İyi okumalar :') 

Vote&Yorum Love you! :D 

Resim :') <3 

Müziği dinleyerek, okuyabilirsiniz. 

Çelik kapının kilidini iki kere çevirdim, soğuk metalle tenim buluştuğunda fazlasıyla sıcakladığımı fark ettim. Kapıyı yavaşça ittiğimde, çıkan kulak tırmalayıcı ses ile bir an duraksadım. Aralıktan içeri girip, çantamı yere koydum, aynı yavaşlıkta kapıyı ses çıkarmadan kapadım. Evin içi pencereden süzen ay ışığının dışında karanlıktı. Üstümdeki ceketi askılığa asıp, ayakkabılarımı çıkardım. Parmak uçlarımda merdivenlerden çıkarak, yatak odasının kapısını araladım. Pencereden içeri giren rüzgar odayı temiz havayla doldurmuştu. Arkamdan kapıyı kapattım. Pencereye doğru ilerleyip, rüzgardan dışarı çıkan perdeyi içeri aldım ve camı kapattım. Bir an önce kurtulmak istediğim çoraplarımı çıkarıp top haline getirdim. Yandaki kirli sepetine fırlatıp, banyoya gittim. Beyaz ışık gözümü almıştı. Birkaç kez gözlerimi avuşturduktan sonra banyonun içini kaplayan ışığa alıştım. Avuç içlerimi banyo tezgahına dayadım, tek ayağıma gücümü yükleyerek aynada ki biçimsiz yüzümü inceledim. Dağılmış ve kirli saçlar, çenedeki hafif sivilceler, çıkmaya başlamış küçük sakallar. Titrek parmak uçlarımı göz altlarımda ki morluklarda dolaştırdım. Dikkat çekecek büyüklükte şişmişlerdi ve sızlıyorlar. Musluğu açıp, yüzüme soğuk suyu vurdum. Kendime geldiğimden emin olana kadar aynı işlemi yaptım. Rengi solmuş mavi gömleğimi çıkartıp banyonun zeminiyle buluşturdum, aynı şekilde pantolonumu da. İstemsizce ellerim karın bölgemde gezintiye çıktı. Suratımda muzipçe bir gülümseme belirdiğinde, kafamı kaldırıp aynaya baktım. Şimdi onun yerine gözümden damlayan yaşları izliyordum. Yerdekileri toplayıp kirli sepetine attım. Sıcak suyu ayarladığımda, küvetin içine girdim. Suyun altında fazla kalmamdan oluşan parmak uçlarımda ki gergin deri hafif gülümsememe neden oldu. Suyu kapatıp, beyaz havluyu belime doladım. Saçlarımı elimle karıştırıp, büyük yatağımın bir ucuna sindim. Ayaklarımı bedenime çekerek kollarımı etrafında doladım. Yastığımın ıslandığını fark ettiğimde saçımı kurutmak için ayaklandım. Aynada kendimle göz göze geldiğimde, ıslaklığın yanaklarımdan akan yaş olduğunu gördüm. Neden ağlıyordum her seferinde, her akşam.

Sabah gözümü alan ışık sayesinde mızmızlanarak yataktan yuvarlandım. Kapı çalıyordu. Üstüme pijama altımı geçirip, kapıyı açtım. Sıcak gülümsemesi tüm yüzünü kaplayan o güzel yüzle karşılaştım. Onu hiç üzgün görememiştim, o günden beri. Sanırım bana karşı güçlü olmaya çalışıyor. Elindeki kahveleri aldım, içeri geçmesi için geri çekildim. Evin içinde birkaç emin olmayan adım attıktan sonra, yanımda ki sandalyeyi çekip oturdu. Ellerini birbirine kenetlemiş, sıcak kahvesini yudumluyordu. Kafasıyla kahvemi işaret ettiğinde, kırmamak için bir yudum aldım. Boğazımdan içeri akan sıcak sıvı öksürmeme neden oldu. Uzun zamandır doğru düzgün yemek yemiyordum onunda etkisi olabilir.  Sandalyesini yanıma yaklaştırdı, ellerini benimkiler ile birleştirdi. Sıcak teni benim soğuk tenimle birleşince gülümsedim. Zoraki bir gülümsemeydi belki ama onun için dünyalara bedeldi. Elime damlayan sıcak sıvıyla kafamı yukarı kaldırdım. Ağlıyordu, baş parmağım ile yüzündeki ıslaklığı silip, yanağını ellerim arasına aldım. Gözlerini sıkıca yumduğunda, alnımı onunkine dayadım. Ağzım birkaç defa bir şeyler söylemek için aralandı ama hiç biri durumu düzeltmeyecekti. Bal rengi, buğulu gözlerini benimkilerle buluşturdu, ufak bir tereddütten sonra yanağına olabildiğince inandırıcı bir öpücük kondurdum. Dudaklarımı ıslanmış yanaklarından çektiğimde, gülümsemesi geri gelmişti. O da benimkinden daha iyi hissettiren bir öpücük bırakıp, masadan kalktı. Kapıyı açtı, çıkmak üzereyken arkasını döndü, beklemediğim bir an da boynuma doladığı elleriyle sıkıca sardı beni. Ellerimi belinde birleştirip, ben de onu sıkıca kavradım. Birbirimizden ayrıldığımızda ‘’Her şey iyi olacak’’ gülümsemesini suratına yerleştirip evden çıktı.

Üstüme beyaz gömleğimi ve siyah pantolonumu geçirdim. Dün askılığa astığım ceketimi de alıp evden çıktım. Arabama atlayıp, yolun sonundaki mezarlığa sürdüm. Varmadan önce bir çiçekçi de durup özenle birleştirilmiş buketi aldım. Aracımı yakın bir yere park ettim, mezarlığın kapısında elimle çiçeklerle beklerken aklıma başka bir şey geldi, eğer bu kadar salak biri olmasaydım şu an mezarlığın önünde değil onun kapısının önünde ailemle olurdum diye düşündüm. Aklımdan geçenler yüzünden göz yaşlarım benden habersiz yuvalarından çıkmışlardı. Korkak adımlarla yanına gittim. Dizlerimin üstüne çöküp, aldığım çiçeği üstüne bıraktım. Ellerimi yeni çıkan çimenlerin üstünde gezdirdim. Daha sonra mermerinde. Göz yaşlarım bu sefer beyaz mermeri ıslatıyordu. Sıkıca sarıldım, sanki bunu da benden alabileceklermiş gibi hissediyordum. O an aklımdan tek bir şey geçti. O ana geri dönebilmek. Yaptığım salakça şeyi düzeltmek. Korkuyordum, onsuz geçirdiğim her gün korkuyordum. Artık kendimi iyi hissetmiyorum. Hıçkırıklarıma engel olup, iyice toprağa yerleştirdim kendimi. Ona anlatacağım çok şey vardı. ‘’Biliyor musun-‘’ sözümü yarıda kesip çatlak sesimi düzelttim. Onun önünde güçlü gözükmeliyim. ‘’Biliyor musun, Mona her gün bana geliyor, sanırım beni de kaybetmekten korkuyor. Ama hayır ben sana söz verdim yapmayacağım, yeni bir işe başladım. Maaşı pek iyi olmasa da kafamı dağıtmama yardım ediyor. Senin şu sevdiğin tacolardan aldım belki canın istemiştir diye, iştahım uzun zamandır yok, baya bir kilo verdim. Bak! Göbeğim yok oldu neredeyse.’’ Ellerimi beyaz gömleğim üstünde gezdirdim. ‘’Ben- Ben seni çok özlüyorum, arkadaşlarında öyle, hani şu yaşlı komşumuz vardı ya, o her gün senin için yemek pişiriyor bana, ama ben hiç birini yiyemiyorum. Herkes kendimi kaybettiğimden bahsediyor, bana deli diyorlar Harry, hayır değilim. Sen olsaydın onlara karşı gelip beni korurdun değil mi? Kıvırcıklarını ellerinle düzeltip kaşlarını çatar, ayaklarını yere sertçe basarak yanlarına gider ve onlara benim deli olmadığımı aşık olduğumu söylerdin, ama- ama burada değilsin, sanırım artık hiçte olamayacaksın. Bu gerçekle yüzleşmek istemiyorum ben, hayal ettiğimiz gibi yaşamak istiyorum, ama sensin zor oluyor Harold. Bazen nefesim kesiliyor, sanki seni benden tekrar almışlar gibi hissediyorum, gözlerim kararıyor, sonra karşıma sen çıkıyorsun. O muhteşem gülümsemenle. Gamzelerini büyük bir zevkle bana gösterip kollarını açıyorsun. Ama hiçbir zaman sana yetişemiyorum, lütfen gitme Harry. Sana son kez sarılamadan beni terk ettin. Bana borçlusun bunu. Hani sana aramızdakinin saçmalık olduğunu söylediğim günü hatırlıyor musun? Tabi ki hatırlıyorsun… İşte aslında o gün söylemek istediklerim farklıydı, düşüncelerim farklıydı. Sana söylemek istediğim sadece ‘’Seni Seviyorum’’ olacaktı. Ama birden çıktı ağzımdan, sinirlerime hakim olamıyorum, Mona birkaç kez doktora götürmeyi denedi ama bu onun içinde iyi geçmedi, sonrada herkes gibi pes etti. ‘’ Ciğerlerime doldurduğum havayla devam ettim. ‘’Benim için sadece sen çabalamıştın Harry, hayatımda ilk kez benim için biri çabalamıştı ve ben onu yok ettim. Kahrolasıca ellerimle yok ettim seni, aramızdaki her şeyi yok ettim.’’ Boğazımı temizledim, göz yaşlarımı kolumla silip ayağa kalktım. Ellerimi dudaklarıma götürüp veda öpücüğünü verdim. Arkamı dönmeden önce ‘’Seni seviyorum’’ diye fısıldıyabildim.

^^

‘’Louis- Louis’’ Kulağıma gelen tiz ses, kesik kesik ismimi söylüyordu. Başım dönmeye başladığında pes ettim ve yere yığıldım.

‘’Louis!?’’ ‘’Tanrım, Sen iyi misin? Louis diyorum!’’

Boynumu geriye doğru yasladığım koltuktan kaldırıp, beni şiddetle dürten Monaya baktım. ‘’Ne oldu?’’ diye bildim. Sesim olduğundan kısık çıkıyordu. ‘’Ne noldu Louis? Uzun zamandır uyuyorsun, istiyorsan eve git ben beklerim’’ Gözlerimi birkaç kez açıp kapattım ne zamandır bu halde olduğumu bilmiyorum ama boynum feci ağrıyordu. Kulağıma dolan garip seslerle kafamı yana çevirdim. Yanı başımda kablolara bağlı Harry’i görünce ayaklandım. Elini elimin içine aldım. Eğilip eline küçük öpücükler bıraktım. ‘’Louis ne yapıyorsun? Sen iyi değils-‘’ ‘’İyiyim hem de çok iyiyim, be- ben onu seviyorum’’ Mona kafası karışmış şekilde bana bakıyordu. ‘’O da seni seviyor Louis, uyandığında ona bunu söyleyeceksin’’ Sırtımı sıvazlayıp, koridorda kayboldu. Yatağının başına oturup, ellerimle saçlarını karıştırdım, kulağına doğru eğildim. O gün söylemek istediklerimi söyleyebilmek için şansım vardı. Suratıma gülümsememi yerleştirip ‘’Seni seviyorum Harold’’ diye fısıldadım. 

We are a secret, can't be exposed.(Larry Stylinson-1D Atty 2013 En iyi BoyxBoy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin