The Farm

2.6K 127 52
                                    

Yeni bir hikayeye başladım, adı ''Shadow'' BoyXBoy değil ama çok severek yazdığım bir hikaye yayınladım şu an bir göz atın bence :)

İyi okumalar! :)

‘’Anne!?’’ Odasının kapısını sertçe ittirdim, ‘’Anne!!’’

‘’Harold? Sorun ne?’’

Merdivenlerden telaşlı bir şekilde iniyordu, yüzüm kıpkırmızı olmuş göz altlarım morarmıştı.

‘’Nasıl yaparsın!?’’

‘’Neyi Oğlu-‘’

‘’Sakın! Sakın  bana oğlum deme.’’ Ellerim titriyor, istemsizce ağlıyordum annem neler olduğunu anladığında dengesini kaybetmemek için merdiven direğine tutundu.

‘’Öğrendin demek.’’

‘’Se-Sen, senden nefret ediyorum!’’

Koştum, olabildiğince hızlı koştum. Tüm bu olanlardan başıma gelenlerden uzaklaşmak için.. Soğuk rüzgar tenimi okşuyor, saçlarımı birbirine karıştırıyordu. Nefesim kesildiğinde, yavaşladım, beynim ben fark etmeden ayaklarımı buraya getirmişti nemli çimenleri ayaklarımla ezerek ağacın gövdesine sırtımı dayadım.

Ayaklarımı kendime doğru çekip, başımı yasladım. Bir andan her şeyi yıkıp, gitmek diğer yandan da mutluluktan dans etmek istiyordum.

‘Seni sevdiğimi.’

Beni seviyor dedim kendi kendime, ağlamalarım arasında beni seviyor diye bağırıyordum elimi çimenlere vurarak. Yoldan geçenler deliymişim gibi bana bakıyor, küçük kızlarını diğer yanlarına çekiyorlardı. Asıl deli olan onlar ağlayan birinden korkmamaları gerektiğini bilmeyenler.

‘’Harry!’’ Louis caddenin karşısından koşarak bana doğru geliyordu, onu öylece bırakmamı açıklamamı isteyecektir muhtemelen.

‘’Üzgünüm.’’ Dedim kolumla gözyaşlarımı silerken. ‘’Nereye gittin?’’ çömelerek yanıma oturdu. ‘’Eve gittim.’’ Gözlerini büyüterek bana döndü ‘’Yapmadın?’’

‘’Yaptım.’’ Dedim gülümseyerek.

‘’Har-‘’

‘’Bana şöyle seslenme, ayrıca sakın eve dönmemi de söyleme.’’

Louis, ince parmaklarını dağılan saçlarımda gezdirdi. ‘’Sevgilim, dinlenmen gerek. Ateşin var.’’

Vücudumda dalgalanan adını bilmediğim saçma hormonlarım bana tam tersini söylüyordu.

‘’Senin evine de gelemem, şu an annemi görmek istemiyorum.’’

‘’Hayır, şehirden birkaç saat uzaklıkta bir çiftlik evimiz var ikimiz içinde iyi olur ne dersin?’’

Tamam anlamında başımı salladım, Louis arabasını park ettiği yerden alıp yanıma geldi, birlikte Bob’un yerinde bir şeyler atıştırdıktan sonra yola çıktık.

‘’birkaç saatlik dediğini anımsıyorum.’’ Hava çoktan kararmıştı, ve bizim geldiğimizi de sanmıyorum.

‘’Sanırım, zaman ölçme işini sana bırakacağım bundan sonra.’’ Dedi kıkırdayarak.

Uzun yolculuğumuz sonrasında, havanın sanki burada daha farklı geldiği küçük bir çiftlik evine geldik, Louis arabayı park etmek için garaja ilerlerken ben de verdiği anahtarla kapıyı açtım. Gösterişli bir dış cephesi olduğundan değil ama içi gerçekten şık dizayn edilmişti, eskiden kaldığı belli açık mavi beyaz koltuklar ve evin her tarafına konulan çeşitli biblolar, tablolar vardı. Holde ilerleyerek kapısı aralık bir diğer odaya girdim, iki kişilik yatak ve büyük bir gardolap vardı.

‘’Beğendin mi?’’ Louis kapıyı kapatıp, yanıma geldi. Ellerini belime dolayarak kafasını omzuma koydu.

‘’Burası gerçekten çok iyi, neden burada yaşamıyorsun anlamıyorum.’’

‘’Yalnız başıma burada yaşamak sıkıcı oluyor inan bana denedim.’’

Bedenimi ona doğru döndürdü, suratında muzip bir ifade vardı.

‘’Ama ikimiz yaşayacaksak gürültülü ve eğlenceli bir hal alabilir.’’

‘’Gürültülü?’’ dedim kollarımı boynuna dolarken.

‘’Anlarsın ya, genciz ve enerjimiz yerinde ayrıca sevgi patlaması yaşıyoruz.’’

Sırıtması genişliyordu, dudaklarına bir öpücük kondurdum.

‘’Bak, gördün mü birkaç güzel sözle sertleşiyorsun söylemiştim.’’

Kıkırdayarak, karnına vurdum. Dudaklarını tekrar benimkilerin üzerinde gezdirdi.

‘’Hadi şu eski yatağı deneyelim.’’

Arka arkaya ilerlerken Louis’in dili ağzımda gezintiye çıkmıştı, yavaşça yatağa uzandım ve o da üstüme çıktı.

‘’Harry’’ inlemeyle çıkan sesi beni deli ediyordu. İsmimi onun ağzından bu şekilde duymayı özlemiştim. Üstündeki tişörtü çıkarttım ve benimkini çıkartması için kollarımı kaldırdım.

‘’Uzun zaman oldu.’’ Dedim sırıtarak.

Beni susturmaya çalışır gibi dilini köprücük kemiğimde gezdirmeye başladı, daha sonra göğsümden aşağı doğru diliyle ilerledi. Pantolonumun düğmelerini açıp bacaklarımdan çıkarışını izlerken yüzünün aldığı şekil paha biçilmezdi.

Kendi pantolonunu da çıkardıktan sonra tekrar üstüme çıktı, ağırlığını vermeden sürtünmeye başlamıştı, dudaklarını benimkilerle birleştirip parmaklarımı saçlarına geçirdim. Bir elini kasıklarıma doğru götürüp okşamaya başladı.

‘’Lou.’’ Sesim kısık çıkıyordu. Nefes alışları düzensizleşmişti alnını benimkine dayadı. ‘’Sorun ne?’’ istekli olduğunu sesinden anlıyordum. ‘’Yanımızda yok.’’ Dedim ne olduğunu anlamasını umarak. ‘’Gerçekten bunu sorun etmek ister misin?’’ bir yandan konuşurken diğer yandan boynuma öpücükler bırakıyordu. ‘’Hayır.’’ Sesim mırıldanır gibi çıkmıştı. İlk önce kendikini daha sonra benim boxerımı indirdi.  Aramızdaki etkileşim arttığında, aniden içime girmişti.

‘’Tanrım!’’ sırtını kazıdığıma yemin edebilirim.

‘’Bana böyle seslenmen ne hoş.’’ Dudaklarımızı birleştirip, yavaşça hareket ediyordu.

‘’Özledim.özledim.özledim.’’ bir yandan hızını arttırıyor, diğer yandan göğsüme öpücükler konduruyordu. Onun bu hareketleri benim daha çok hareket etme isteğimi uyandırıyordu. Ellerimi kasıklarına götürdüğümde, yüz kasları birden çekilmişti, vücutlarımız terden yapış yapış olmuş bir halde birbirlerine sürtüyordu. ‘’Az kaldı.’’ Dedi inleyerek. İçimde gitgide yavaşlamıştı, dudaklarını benimkilerin üstüne bastırdım delice öpüyordum, sonra tüm vücudumu kaplayan sıcak dalgayla parmak uçlarımın kasıldığını hissettim. Louis kafasını boynuma gömmüş hızlı hızlı nefes alıyordu.

‘’Bu- Bunu uzun zamandır hayal ediyordum.’’

‘’Hangisi daha iyiydi?’’ dedim elimi terli sırtında gezdirirken.

‘’Bilmiyorum, emin olmam için ikinciyi yapmalıyız.’’

Gülerek, boynumdan başlayarak çene hizamdan dudaklarıma öpücükler bıraktı.

‘’Bence yemek yemeliyiz, yoksa zayıflayacaksın bunun olmasını istemiyorum.’’

‘’Ah, Tanrım ne kadar sinir bozucusun.’’ Yataktan kalktı, banyoya doğru ilerlerken vücudunun nasıl göründüğünü hafızama kaydettim.

‘’En azından duşa birlikte giremez miyiz?’’ Kapı aralığından konuşuyordu.

‘’Tabi, ellerini kendi üstünde tutmayı başarabilecek misin bakalım.’’

‘’Tabi ki başarabilirim!’’ dedi yapmacık sert bir tonla.

Hayır, ellerini kendinde tutmak konusunda çok başarılıydı ama sadece ben altta olunca. 

We are a secret, can't be exposed.(Larry Stylinson-1D Atty 2013 En iyi BoyxBoy)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora