14 - Ölü.

3.7K 360 40
                                    

Üstümü giyinip aynada kendimi kontrol ettim. Başımda ki sargı çıkartılmıştı. Şimdi daha rahattım.

Aşağı kata indim.  Jessi ile buluşmaya gidiyordum. Yanımda Jimin gelecekti ama az önce silahlarla ilgili bir sorun olduğu için onun yerine Yoongi geliyor. Geçen gün alış verişe giderken bindiğimiz spor arabaya bindik. Yine aynı yollardan gelmiştik ama bu sefer alış veriş merkezine değil, bir kafeye geldik. 

"Tamam burada bekle. Ben seni görebileceğim bir yere geçeceğim. Gözden kaybolma." dedi Yoongi. Kafamla onayladım ve arabadan indim. Gidip seçtiğim kafeye girdim, bir masaya oturup etrafı izlemeye başladım. Kalabalık bir yer değildi. Burayı Jungkook araştırıp bulmuştu. Sekiz masa doluydu ve hepsinde aileler vardı.

Jessi Teksas'da doğduğu için İngilizce konuşuyordu. Korecesi yoktu. Ekiplerinden kurallarından birisi de herkes zorunlu olarak üst seviye ingilizce bilmek zorundaydı. Jessi geldiğinde onunla ingilizce konuşacaktım.

On beş dakika boyunca bekledim. O sırada kafenin kapısından içeri hatırladığım yüzüyle Jessi girdi.

Kısacık siyah saçları,  siyah gözleri, beyaz teniyle çok güzel görünüyordu. Beni görüp yanıma geldi. Bana sarıldığında bende ona sarıldım.

"Şaşırdın değil mi?" dedi otururken. Kafamla onayladım.

"Senden beni gezdirmeni rica ettim,  şifreyi unutmamışsın." dedi.

"Evet unutmadım.  Aslında bu şifrenin ne için olduğunu hep merak ettim."

Garson yanımıza gelip siparişleri aldı.

"Çok fazla vaktim yok. Merkezin adamlarının burayı izlediğine eminim." dedi. Kafamı çevirip etrafa bakacağım sırada "Hayır sakın bakma. Anlamasınlar. Normal bir konuşma gibi gözüksün." diyerek beni engelledi.

"Seulgi çok çabuk olacağım. Merkezden neden ayrıldığımı biliyor musun?" dedi Jessi.

"Ailevi meseleler yüzünden diye biliyordum." dedim merakla.

"Seulgi...  Benim bir ailem yok. Ailevi meselem olacak birileri yok. Merkez beni attı." dediklerini duyunca şaşkınlıkla ona baktım.

"Nasıl yani?"

"Sana her şeyi hızlıca anlatacağım. Benim babamda Ekip üyesiydi. Yıllar önce bir göreve gitti ve o görevden döndüğümde hayatımız yerle bir oldu. Babam bizi de alıp kaçıp saklanmak istedi. Nedenini bir türlü söylemedi. Kaçıp saklandık. İngiltere de bir köye yerleştik.  Ama çok kısa sürede bizi buldular. Daha doğrusu babamı buldular. Babamı bulduklarında babam yalnızdı,  sanırım bizi bulmak için zaman harcamak istemediler. Babamı öldürdüler. Sonrasında babamın bir günlüğünü buldum. Bunu benim için yazmış. İçinde her şeyi anlatmış." dedikten sonra gözünden bir damla yaş geldi.

"Kim? Bunu kim yaptı?"

Derin bir nefes aldı "Merkez. Bunu babama ve diğer ekip üyelerine Merkez yaptı."

Duyduğum şeyler şok olmama sebep olmuştu. Merkez gerçekten bize ihanet ediyordu. Ne diyeceğimi bilemez bir halde ona baktım.

"Babam sayesinde zaten çok iyi dövüşüyordum. Daha da hırslandım ve ekibe girdim. Tek amacım babama ne olduğunu öğrenmekti. Ama Merkez bir ay sonra kim olduğumu öğrendi. Ya ölecektim ya da ekiplerden ayrılıp kimseyle iletişime geçmeyecektim. Şuan yaptığım şey çok çok tehlikeli ama buna mecburum. Babama ve diğerlerine bunu kimin yaptığını öğrenmem lazım. Seulgi yardım et." sesi yalvarır gibiydi.

"Elimden geleni yapacağım ama daha fazla bilgi lazım."

"Babamın günlüğünü sana vereceğim. Bugün getirecektim ama açıkçası pek emin olamadım. Yarın yine burada buluşalım.  Sana günlüğü vereceğim."

Aklıma takılan bir nokta vardı "Baban kaç yılında göreve gitti?"

"Babam o göreve 2007 yılında gitmişti. O yıl içinde de öldürüldü."

Bu kaybolan ekip olabilir miydi?

Yoongi arabanın içinde bekliyordu. Arabaya yerleşip hiçbir şey demeden yol boyunca dışarıyı izledim.

Jessi tehlikedeydi,  ona ne kadar ısrar etsemde bizimle kalmayı kabul etmedi. Ne ev adresini ne de başka bir şeyi verdi.  Güvende değildi,  bizi de tehlikeye sokmaktan korkuyordu.

Daha da önemlisi bu yaşananlar çok korkunçtu. Babası 2007'de kaybolan ekipten olabilir miydi?  O yıl bir ekip daha kaybolmuş olsaydı bunu da bir şekilde öğrenirdik.  Merkez neden kendi adamlarını bu şekilde yok etmişti?

Eve girip diğerlerine her şeyi anlattığımda onlarda şok olmuştu. Jimin evde yoktu,  TaeHyung ile birlikte silahlarla ilgili sorunu halletmek için dışarı gitmişlerdi.

"Cortal ile olan sorunlar silah kaynaklarımızı bitirdi. Merkez şuan yeni bir silah şirketi arıyor. Merkezin böyle bir hata yapmak istemedi,  tüm silahlarını aldıkları kaynak yok oldu. Şimdi yeni bir kaynak arayacaklar,  bu cidden zarar." dedi Yoongi.

"Yarın Jessi'den günlüğü aldığında her şeyi öğreniriz diye umuyorum." diye katıldı SeokJin.

Hepimiz düşünceli bir şekilde öylece otururken, belki de herkesin merak ettiği o soruyu Jungkook sordu "Peki ya sonra?  Merkezin yaptıklarını öğrendikten sonra ne olacak? Ne yapacağız?"

Bu sefer bakışlarımız SeokJin'e döndü. Ondan bir cevap bekliyorduk.

"Sanırım bunu o zaman geldiğinde düşünmek daha iyi olur." dedi SeokJin. 

X X X

Dün Jessi ile buluştuğumuz kafede bekliyordum. Yarım saatin sonunda gelen kimse yoktu.  Belki de yine etrafı kolaçan ediyordu.

Kafenin kapısı açıldı ve içeri uzun boylu, genç bir erkek girdi. Gözleriyle etrafı tararken birden beni görünce durdu. Yavaş adımlarla masaya yaklaşırken bana doğru geldiğini anlamam çok zor değildi. En arka masada, tek başıma oturuyordum. Yanıma gelip masanın önünde dikildiğin de elimi yavaşça belime doğru götürdüm. 

"Sen Jessi'nin arkadaşı Seulgi'sin değil mi?" dedi kalın sesiyle. Bir şey yapmadan öylece baktım.

"Jessi bunu sana iletmemi söylemişti. Babasına ait bir şeymiş." dedi ve elinde ki küçük kutuyu masaya bıraktı "Sen kimsin?" dedim.

"Ben onun bir arkadaşıyım." dedikten sonra arkasını döndü. Bende hızla masadan kalkıp peşinden gittim. Kafeden dışarı çıkınca çocuğun önüne geçtim "Jessi nerede?"

Çocuk derin bir nefes aldı, yüzünde garip bir ifade oluştu "O dün gece öldürüldü." 

Çocuğun söylediği şeyle olduğum yerde öylece kaldım. Jessi ölmüş müydü?

"Doğru söyle." dedim sinirle.

"Doğrusu bu işte. Seninle buluşmaması gerektiğini, bunun tehlikeli olacağını ona söylemiştim. Asla başkasını dinlemez. Onu öldürdüler." çocuk öfkeliydi. Yine  derin bir nefes  aldı "Bana bir iyilik yap." dedi. Gözleri beklentiyle doluydu "Onu öldürenleri bul. Onunla nişanlandığım da tehlikeli işlerde olduğunu biliyordum ama... Öleceğini düşünmemiştim. Onu korurum demiştim. Bunu yapanları bul. O sana güveniyordu... Ona bir şey olursa bu kutuyu sana ulaştırmamı istedi. Benim Jessi'me bunu yapanları bul." dedi ve başka bir şey demeden yanımdan geçip gitti. 

Jessi'nin bir nişanlısı vardı. Belli ki yakın zaman da evleneceklerdi. Benim yüzümden mi olmuştu bunlar?

"Seulgi o da kimdi?" yanıma koşarak gelen Hoseok'a baktım "Jessi'nin nişanlısı."

"Jessi neden gelmemiş?" dedi Hoseok merakla.

"O... öldürülmüş." dedim. Ağlamayacaktım. Benim böyle şeylere alışık olmam lazımdı.

"Bu... Ben... Çok üzgünüm yani o senin uzakta olsa arkadaşındı ve... Pamuk şeker yemek ister misin?" dedikten sonra pamuk şeker satan adamı gösterdi. Beni gülümsetmeyi başarmıştı "Ne? Yemez misin? Saçma bir teklif mi oldu?" dedi utanarak.

Kafamla onayladım.

Merkez artık ileri gidiyordu. Bizimle iletişime geçen insanları öldürerek ne yapıyorlardı? Sanırım artık ciddi bir oyun zamanı geldi.

EKİP: Yeni Üye |SeulMin| ✅Where stories live. Discover now