ZH\9🍀

33.7K 2K 325
                                    

"Özür diledim üstâd!"
"Ah be oğul, şimdi bir köşk diktin cennete..."

MELİH...

Çok yorulmuştum. Hem iş hem okul çok yoruyordu. Bir de şimdi şirket için baştan işletme okuyordum. Hep sıkıntı, hep dert.

Arabayı algılayan bahçe kapısı anında açılmıştı. İçeriye girdiğim gibi garaja yöneldim ve arabayı park ettim. Gökyüzünde zifirilik hakimdi. Bu yüzden ay ışığı anında göze hitap ediyordu. Ya da güneş ışınlarının gece nöbetçisi mi demeliydim?

Arabayı kilitleyip evin kapısına geldim. Tam zile basacakken gözüm bahçeye kaydı. Daha doğrusu babaannemin bana emanet ettiği güllere. Ne zamandır onların yanına uğramıyordum. Ne zamandır onlarla konuşmuyordum. Ah şimdi babannen görse seni Melih ah!

Ters köşe yaptım ve bahçeye,güllerin yanına ilerledim. İşte bunlar farklıydı. Bunlar,diğerlerinden çok çok farklıydı. Ay ışığı bile bu güllerin zerafetine konuyordu.

Dizlerimin üzerine çöktüm ve ellerimi o kadifemsi yüzeyde gezdirdim. Pürüzsüz yüzeyleri vardı. İnsanın ellerini, dokundukça yumuşatıyordu.

"Biliyorum çok ihmâl ettim sizi. Affedin. "

Diye kendimi affettirmeye başlamıştım. Güllerle konuşmak-hele de bunlar babaannemin gülleriyse- beni rahatlatıyordu. Babannem artık hayatta yoktu ve sanki babaannemle konuşuyormuşum gibi hissediyordum.

"Ama şu son bir haftadır olanlar beni çok yordu. Kendimi bile unuttum artık"

Tekrar gezdirdim o kadifemsi yüzeyde ellerimi.

"Ve birinin üzerine çok gittim. Evin yardımcısı. Ve ben sevmediğim için,ondan hoşnut olmadığım için çok laf söyledim. Her ne kadar sevmiyor veya hoşlanmıyor olsam da o bir insandı değil mi? Kalbi var sonuçta ve kalp ağır sözlere kırılan bir varlıktı."

Derin bir nefes aldım.

"Ne yapmalıyım ki? Aslında özür dilemek istiyorum ama...ama sadece istiyorum. Olmuyor,yapamıyorum. Ha güller söyleyin. Özür dilemek bu kadar mı zordur?"

Hayır aslında zor değildi. Sadece Melih Ahsuvar için zordu. Çünkü ben kimseden bir kez olsun özür dilememiştim. Dedemden bile. Hata yaptığımda dedeme sarılarak veya bir daha olmayacak diye affettiriyordum kendimi. Bu kelime benim lûgatıma yabancıydı. Ve benim beynim bu kelimenin çevirisini yapamıyordu.

Bu kadar dertleşmek yeterdi. Şimdi vücudumu dinlendirme zamanıydı. Ayağa kaltım ve son bir kez güllere baktım.

"Bir daha geleceğim. Yakın zamanda. Artık sizi ihmal etmeyeceğim."

Dedim ve ayrıldım oradan. Tam merdivenleri çıkıp odama geçecekken dış kapının sesini duydum. Kim çıkmıştı ki bu saatte. Çıktığım birkaç merdiven basamağını tekrar geri indim. Kapının oraya gelip açtım kapıyı.

Çalı çırpı sesinden başka hiçbir şey yoktu dışarıda. Az ilerde araba farlarını gördüm. Bu, bizim şofördü. Anlaşılan o çıkmıştı. Üstelemedim ve içeriye girdim. Ah Melih bir gidemedin odana.

Merdiven basamaklarını ikişer ikişer çıkıp odama vardım. Şimdi bir yatağa bir de banyoya bakıyordum. Yatsa mıydım yoksa duş alıp mı yatsaydım?

Biraz daha böyle durduktan sonra duş alıp rahatça yatmanın daha mantıklı olduğunu düşündüm ve duşa girdim.

ZORAKİ HİZMETÇİDonde viven las historias. Descúbrelo ahora