ZH/44🍀

13.7K 915 122
                                    

Her hüzün bir acıyı beraberinde getirir. Her kötülük bir sancı bırakır iliklerde. Mayhoş bir tadı vardır. Seni bir an da kendinden geçirir. Sızı önce adım adım ilerler vücudunda. Sessizce dolanır her bir iliğini. Damarların artık yavaşça sızıyla dolar. Kan parmaklarını teğet geçmeden önce sızıyı soluklatır. Ellerin titrer. Sonra hiç beklemeden ayaklarında can bulur. Ellerinin titremesi geçmeden ayakların başlar titreşime. Hangisine odaklanacağını bilemezsin. Şaşırıp kalırsın. Bir şeyler düşüneyim derken sızı yerinde durmaz ve vücudunun ana merkezine, beynine, yol alır. Artık düşünemezsin. Beynin acır, beynin yanar. İşte tam o sıra bütün vücudunu tek bir şey sarar; sancı. Acının sancısı... Hüznün sancısı... Kötülüğün ve birikmişliğin sancısı... Anıların sancısı... Gözyaşlarının sancısı...

Ben mi? Belki de birçoğunun yaşamaktaydım şu an. Hangisi nasıl tarif edilir benim vücudumda bilemiyordum. Birçoğu can bulmuştu adeta. Yüzümdeki hissiyat beni ele verirken ellerimin terlemesi buna iyice ortam hazırlıyordu.

Yutkunamıyordum. Sadece izliyordum. Neden demek istemiyordum, neden ben demek istemiyordum. Demeyecektim de. Çünkü biliyordum bu bana verilmiş olan bir imtihandı. Sakince gözlerimi kapayıp açtım. İçimde sayısız kez la havle çekmiştim. Şu an bu durumda yapmam gereken şey sadece sakin olmaktı. Sakin olup bu duruma bir çözüm kavuşturmaktı.

"Ne işin var senin burada?" sessiz ama işlercesine fısıldadım karşımdakine. Bu ben miydim bilmiyordum ama onun hak ettiği ben olduğuma emindim.

"Bir misafir böyle karşılanmaz ama Mihrima." Sesi ilk duyduğum gün ki gibi beni deli ediyordu. Bu insan beni başlı başına dellendiriyordu.

"Evet dediğin gibi, bir misafir böyle karşılanmaz. Ama karşımda insanlığından şüphe ettiğim birisi duruyor, misafir değil." Sesim titriyordu, o sancılı anılar her bakışımda beni o güne götürüyordu. Hayatımda yaşamış olduğum en değişik ve en kötü günlere.

"Yapma ama Mihrima, her insan hata edebilir." Alay tonu o kadar barizdi ki beni çileden çıkartmaya çalışıyordu.

"Sen buraya pişman olarak değil tekrardan bir şeyleri karıştırmak için geldin. Bunu o Sinsi bakışlarından anlayabiliyorum." Afallamıştı. O zaman ki Mihrima'yı bekliyordu demek ki karşısında.

"Sen cidden ermişsin, sizde öyle deniliyor değil mi? " dedi ve itici bir şekilde güldü.

"Neyse asıl konumuza dönelim, duydum ki evleniyor muşsun hem de kiminle, benim-"

"Mihrima! Kim gelmiş?" Annemin sesiyle konuşması yarıda kalmıştı.

"Ben ilgileniyorum, önemli birisi değil!" diye mutfakta olan anneme seslendim. Son cümlemi ona bakarak söylemiştim. Kimsenin bizi görmemesi için kapıyı arkadan hafifçe aralık bıraktım ve onu aşağıya doğru aldım.

"Ah Mihrima sen de benim ne kadar önemli biri olduğumu biliyorsun. Yoksa bu kadar telaşlanmazdın değil mi?" Bu kız beni katil etmek için gönderilmişti, kesinlikle!

"Neden söylesene, bu kin bu öfke bu nefret neden?" kaşlarını çattı ve bana doğru yaklaştı.

"Hah neden mi? Sence cevap çok açık değil mi?" dedi ve itici sözlerine devam etti.

"O benim anlıyor musun? O BENİM" Son kelimesini gözlerimin içine bakarak ve bastırarak söylemişti.

"Birincisi o senin istediğin zaman sahip olacağın bir eşya değil, ikincisi o senin falan değil. Bunu sen benden daha iyi biliyorsun. "

ZORAKİ HİZMETÇİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin