ZH\21🍀

29.8K 1.8K 185
                                    

SONDAKİ AÇIKLAMA YAZISINI LÜTFEN OKUYUN!!

Şuan ki durumum konuşamayan birinden farksızdı. Hâlâ ne dediğini idrak edememiştim. Belki de üstüme alınmamam gereken bir şeydi. Neden bu kadar kötü oldum ki?

Yanaklarımdaki kızarıklığı göremesemde bütün vücuduma yayılışa geçtiğini hissedebiliyordum. Kılcal damarlarım artık sinyal vermeye başlamıştı. Ben kendimden geçmeden bu konumdan kurtulmalıydım. Ama nasıl?

Bir cesaret gösterip ona baktım. Yüzünü benden çekmişti fakat bana bakılanda onun durumu gayet iyiydi. Hayır da asıl utanması gereken oydu, neden ben utanayım ki?

Her ne kadar istemeyerek de olsa vücudum beni dinlememiş ve sinyali çoktan vermişti. İçimdeki kargaşa çok önemli değildi asıl mühim olan şey dışıma yansıtmamdı.

Hava da soğuk değil ki bir bahane uydurayım. En azından bu yanaklarımdaki kızarıklığın bir açıklamasını yapardım. Ne yazık ki bu kez ifşalanmıştım.

"Arabanın gelmesi gecikir mi?" diyerek konuyu çok başka bir tarafa çektim. Yapmam gereken şey maalesef buydu.

O konunun üzerine giderek bir şeyler soramazdım. Evet o söylediği şey üzerine beynimde binlerce soru vardı fakat ne ben hazırdım ne de kelimelerim.

" Şimdi gelir" dedi gözlerini denizden ayırmaksızın.

Şuan ki durumu belirsizdi. Melih'in duygularını anlamak gerçekten zordu. Ne duygusuzdu ne de duyguluydu. Onun arasında bir şeydi. Yani duyguları araftaydı.

Yapmam gereken şey tamamıyla bu çenemi kapatmaktı. Şimdilik ikimiz içinde en iyisi buydu. Biraz daha denizin kayaya vurarak yaptığı çırpınışları izledim. Gel git olayından bir farkım yoktu benimde. İçimdeki duygular bir dalga misali beynime çarpıyordu ve her çarptığında beni bir titreşim hâline sokuyordu.

Bu titreşim... beni üşütüyordu. Beynim buzdolabı gibiydi. Kalbim... hayır hayır onun şu anlık burada işi yoktu. Eğer o da girerse ben kafayı yerdim artık. Bir harp başlardı herhalde içimde. Biri kalbim, biri beynim... Sanırım bunu durdurmam imkansızdı ve sonum ölümle noktalanabilirdi.

"Melih Bey! Arabanız hazır. " diyen kişiyle ikimiz de arkamızı döndük. Şoför tahmin ettiğim kişi durmuş bize bakıyordu. Melih hareketlenerek adama yaklaştı ve adamın uzattığı anahtarı aldı. Bu işleri yaparken ben konumumdan şaşmamıştım.

" Gelmiyor musun?" Dedi bana tekrar dönerek. Sanki bıkkınca söylemişti bunu. Yoksa beni istemiyor muydu? Bir an da değişmişti. Daha doğrusu o söylediği şeylerden sonra değişmişti. Ne yapabilirim ki ama. Nasıl bir cevap verebilirdim ona?

Gülümseyerek mi?

Haklısın diyerek mi?

Ya da...

Hiçbirisi işte. Bunların hiçbirisi de benim söyleyebileceğim şeyler değil ne yazık ki. Yine suskunlar yine suskunlar.

Adımlarımı hareketlendirip bilmem kaç saattir bulunduğum yerden ayrıldım. Bir an evvel eve gidip kendimi koltuğa bırakmak istiyordum.

Onun peşinden devam ettim yoluma. Araba az ilerideydi.

Biraz daha yürüdükten sonra arabaya varmıştık. Kapıları açtığı gibi ben arka koltukta yerimi almıştım. Kapıyı kapattığım gibi dip tarafa geçtim ve başımı cama yasladım.

ZORAKİ HİZMETÇİWhere stories live. Discover now