ZH/49🍀

11.3K 723 82
                                    

Bazı yaraların adı ve görünüşü olmazdı. Bazı yaralar sessizce oluşur ve sessizce kendiliğinden yok olurdu. Hiç kimse duymazdı. Hiç kimse anlamaz ve hiç kimse sormazdı. Çok sessizdi o yaralar. Yaşayanı yakar sonra geçip giderdi.

Ya da şöyle söyleyeyim yaşayanı yakar ve yakmaya devam ederdi.

Benim ki kesinlikle ikincisiydi. Kalbimde adı sanı belli olmayan bir yara oluşmuştu. Anlamadan ve dinlemeden gelip konmuştu kalbime.

Belki de Melih gittiğinden beri..

İlk başlarda anlamasam da günler geçtikçe yaranın varlığı beni rahatsız etmeye başlamıştı. Öyle ki gün arasında kendini belli etmekten çekinmiyordu.

"Ve 50. Gün" diyip bana gitmeden önce verdiği deftere işareti koymuştum. Artık günlük bir rutinimdi. Her gün bu işaretlemeyi yapıyordum.

Pekâla zaman geçiyor muydu? Orası muammaydı.

Her gün kendimi bir şekilde oyalamaya çalışıyordum. Okul bitmiş yaz tatili gelmişti. Evet kabul ediyordum, bu yaz biraz sönük geçiyordu.

Melih'le aynı şehirde olmamak beni üzüyordu. Fakat biliyorum elbet bu günler bitecek ve Melih tekrar dönecekti.

Odadan çıkıp annemlerin yanına geçtim. Bugün Ece'de tatildi.

Bir plan yapmıştık. Bugün Ece'yle dışarı çıkıp lunaparka gidecektik. Yani bugün günlerden çocuk olma vaktiydi.

"Ee Mihrima hazır mısın?" Gülümsedim ve başımla onayladım.

"O zaman çıkalım."

"Tamamdır." Dedim ve portmantodan çantamı aldım.

"Korkunçlu şeylere binmeyin bak." Diye annemin tembihine ikimizde gülmüştük. Annem pek lunaparkı sevmezdi. Sebebi de işte o bahsettiği korkunçlu şeylerdi.

"Tamamdır teyzecim o korkunçlu şeylere binmeyiz." Annemi taklit eder şekilde söylemişti. Annem de güldü ve Ece'nin koluna vurdu.

"Dalga geçme kız benimle, ciddi söylüyorum."

"Tamamdır annem sen ona bakma." Bu olayı toparlayıp artık çıkmalıydık.

Kapıyı açtığımızda bize göz kırpan güneş gülümsememe sebep olmuştu. Bu havalar güzeldi.

Ama bu havalar onunla daha da güzeldi.

Ece koluma girip hızlıca yürümeye başladık.

"Pekâla Mihrima Hanım, eğlenceye hazır mısın?" Dedi ve göz kırptı.

"Hazır olmasam bile artık yapacak bir şey yok." Korkuyor muydum? Kesinlikle.

Lunaparka vardığımızda etrafın kalabalık olmasına şaşırmamıştım. Bütün İstanbul sanırım bugün buradaydı.

Oyuncaklar gerilmeme sebep oldu. Çünkü biliyordum nerede tehlikelisi varsa Ece ona binmek isteyecekti.

Buna cidden bayılıyordu.

Kolumdan çekilmesiyle yavaş yavaş tehlikeye ilerlediğimizi anladım.

"Bence şuna binelim Mihrima." Gösterdiği şeyle gözlerimi büyüttüm.

"Saçmalama Ece, görmüyor musun onu ters dönüyor?" Bir an kendimi orada hayal ettim ve içim titredi.

"Güzel olan da bu ya işte. Ters dönmesi." Bu kız gerçekten kaçıktı.

"Ece hayır bak şu atlı karınca daha güzel." Diyerek yan taraftaki yeri gösterdim. Bana umursuzca bakıp göz devirdim.

ZORAKİ HİZMETÇİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin