ZH\27🍀

24.8K 1.6K 320
                                    

SONDAKİ YAZIYI OKUYUN LÜTFEN!

Ruhen ölmek ne demekti? Veya ruhen artık işlevini kaybetmek... Belki de anlatılması ve yaşanması zor olacak bir terimdi. Bana sorsalar, anlatamazdım ve yaşamak ise... hiç istemezdim. Belki de şu an ki düşüncelerime bakarak bunları söylüyorum.

Yaşadığım için belki de bu kadar zorlanıyorum. Ruhen işlevini yitirme raddesine geldiğim için söylüyorum. Bir çöküntü bu kadar ağır olabilir mi? Bir yerde ruhun sadece 23 gram olduğunu okumuştum. Bu kadarlık hâliyle o bizi ayakta tutuyordu ve kimi zaman -tıpkı şimdi ki gibi- bir zorluk ve belirsizlik oluşturuyordu.

Ben ise o belirsizliğin içinde harap olan bir beyinle savaşıyordum. Algılarım bana ihanet ederek duyularıma yanlış sinyaller veriyordu, dürtülerim organizmadan koparak kendilerine özgürlük tanımışlardı, güdülerim iç sinyallerini kaybederek rotasını şaşırmıştı. Aslında ruhum, fiziki yapımı da sarsmıştı.

Ruhumu en fazla etkileyen etken, duyularımdı. Ne duyduğumu, tekrar makinesine basar gibi beynimde seslendiriyordum. Gerçeği yanlış algılamak isterken onu gerçek anlamak... işte bu işlevsizliğimin baş belirtisiydi. Küçücük bir kızdı o fakat dedikleri yaşının oldukça ilerisindeydi.

Ve bunu herkese söylemişti! Melih'le beni...

Utanç, bütün hücrelerimi yavaş yavaş ele geçirmeye başlamıştı. Vücudum ve duygularım benden bağımsızdı. Melek'in bunu söylediğine mi yoksa aile fertlerine söylemesine mi utansam bilememiştim. Ah Mihrima şu son zamanlar sen neyi bilmiştin ki!

Derin bir nefes alıp mutfağa gitmeye çalıştım. Ama sadece çalıştım. Çünkü yerimden oynadığım an bir boşluğa düşecek gibi hissediyordum. Neden bu kadar duygu yüklü bir durum yaşadım ki? Şu an buradan kaçıp gitmem gerekirken bunu en son tercihlerime bırakıyordum. Hayır Mihrima bu sen değilsin!

O sıra kulağımda gülüşme sesleri çınladı. Birden kendime gelerek sesin nereye ait olduğunu bulmaya çalıştım. Bu gülüşme sesleri salondan geliyordu.

"Akıllı kız seni. İşini biliyorsun sen." Dedi tahmin ettiğim sesin sahibi Ali dede ve sonra gülmesine kaldığı yerden devam etti. Ne yani söylediği şey bu kadar komik miydi?

'Bir o kadar komik ve bir o kadar imkansız.' Diyerek kurduğum eksik cümleyi tamamladı iç sesim. Belki de gerçekten de komikti.

"Sen çok mu sevdin Mihrima'yı?" Diyen sesin sahibini hemen tanımıştım. Bu Selma Hanım'dı. O da gülüyordu.

"Evet. Hem Melih abimle de tanışıyorlarmış. Yani benim tanıştırmama gerek kalmadı."

Git artık Mihrima, bence çok bile durdun. Elimdeki eşyaları güçlükle sıkarak mutfağa adımlarımı atıyordum ki duyduğum şeyle tekrar eski konumuma döndüm.

"Melih ne diyorsun bu küçük cadının dediğine?" Dedi Ali dede ve ortam bir an da sessizleşti. Herkes bu kadar merak mı ediyordu yani?

Her şeyimle kendimi salona vermiştim. Sadece kulaklarımı devreye sokmam gerekirken ben bütün uzuvlarımı devreye sokmuştum. O sıra hissettiğim nefessizlikle elimi ağzıma vurdum. Ne diye nefesini tutarsın Mihrima. Nefessizlikten ölmeyi düşünüyordum herhalde.

Sen ne ara böyle oldun be Mihrima? Ne ara kalbinle beynini bir çıkılmaza soktun? Ne ara bir şeyleri daha da bir önemser hâle geldin? Ne ara ha, ne ara?

"Çocuk işte dede. Kendi kafasında kurmuş bir şeyler. Cadı seni, hangi ara böyle bir şey düşündün sen?" Dedi ve o da güldü.

Neden şu sol yanım parça parça vücuduma batmaya başlamıştı? Neden ellerim titrer olmuştu? Neden yutkunmam zorlaşmış ve ağzım kurumuştu? Neden etraf buğulu olmuştu?

ZORAKİ HİZMETÇİWhere stories live. Discover now