Gerçekler...

4.2K 346 337
                                    




Küçüğüm, daha çok küçüğüm

Bu yüzden, bütün hatalarım...


ASLAN VE CEYLAN

BÖLÜM 22

"Baban gelmiş... Seni götürmeye. İzmir'e..."

Baban? Gelmiş... Seni götürmeye? Beyninin içinde sürekli yankılanan cümleyi en sonunda anlamlandırdığında daha fazla ayakta duramayacağını fark ederek koltuğun kenarına oturdu. Elini boynuna götürüp sanki nefes alamıyormuş gibi soluklanmaya başladığında o an hiçbir şey hissedemiyordu.

Daha iki haftadan fazla vardı! Neden gelmişti? Hem de haber bile vermeden...

Ali'nin pencerenin kenarın doğru ilerlemesi dikkatini dağıtırken ona baktı. Bir elini cebine koymuştu, sakin kalmaya çalıştığını görebiliyordu. Anlayabiliyordu.

Demek ki yolun sonu burasıydı... Kaçmak için her şeyi yaptığı şehir, hayatının sonuna kadar mutsuz yaşayacağı yerdi. Ali olmadan... Aşksız...

Sesli bir şekilde yutkunup kirpiklerini kırpıştırdıktan sonra mırıldandı.

"Anlıyorum... Ben gideyim... Yani şeye... Eve..."

Tepki bekledi... Çok değil birkaç ay öncesine kadar seni bırakmam diyen adam neden bu kadar sessizdi? Kabullenmiş olmalıydı.

Ali ifadesiz bir bakışla önünü döndüğünde sadece başını sallamakla yetinerek arabasının anahtarına uzandı.

"Ben seni bırakayım..."

"Bırak..."

Bırakmamasını tercih ederdi! Uzay bu kadar güzel ve huzurluyken aşk kokarken... Dünya'yı sevmiyordu. Bunun için hiç kimse kendisini suçlayamazdı.

Ali'nin ayağa kalkmasını bekler gibi kendisine baktığını fark ettiğinde bir saniyeliğine gözlerini kapatıp güç toplamaya çalıştı. Ama bu o kadar komik bir girişimdi ki... Sanki birisi bütün hayat enerjisini vakumlamıştı, pelte gibiydi. Bunu yapan kişinin babası olması ayrı bir ironiyken en sonunda ayağa kalkabildiğine inanamadı. Telefonunu seri hareketlerle çantasına fırlatıp son kez etrafa bakındı. Dün saçma sapan kavgalarla zaman harcayacağına keşke...

Keşke onun uzayına daha çok sığınsaydı...

Artık yüzleşmesi gerekiyordu belki de, biteceği başladığı günden belli değil miydi zaten? Gereksiz yere kaptırmamış mıydı kendisini?

Küçük adımlarla arabaya doğru ilerleyip Ali'nin peşinden gelmesini beklemeden kapının önünde duraksadı. Hala ondan bir cümle duyabilmeyi umut ettiğine inanamıyordu. İçindeki bu acı ölürse geçer miydi?

Gözlerinden birkaç damla gözyaşı süzüldüğünde sol eli ile yanaklarını hızlıca silip kafasını gökyüzüne kaldırdı. Gözlerini hiç kırpıştırmamaya çalışarak gözyaşlarını kontrol altına almaya uğraşırken Ali'nin arabayı açtığını işaret eden kapının otomatik sesini duydu. Ağladığını göstermek istemiyordu, delirmiş olduğuna kanaat getirerek sevimli bir şekilde gülümsemeye çalıştı.

Şu an bunu yaptığına da inanamıyordu. İçi yanarken... Gülümsemek...

"Neyse Aliş, olaya iyi yönünden bakalım. Benden kurtuluyorsun, eski hayatını özlediğini düşünüyorum."

Ali'nin anında kendisine çevrilen bakışlarını inceledi. 'Ne saçmalıyorsun?' 'Ya da sensiz olmaz!'der gibi bakmıyordu. 'Daha çok delirdi sanırım...' İçerikli ne yapmaya çalıştığını merak eden boş bakışlardı.

ASLAN ve CEYLAN #Alsel#Where stories live. Discover now