Selin Mertoğlu

4.9K 393 497
                                    




Yarından haber yok, dün bitti

Saatler son günü çalıp gitti

Yeminler yaşlandı dudaklarda

Düğümlendi derken söz bitti...

ASLAN VE CEYLAN

BÖLÜM 25

Daha eve girer girmez hissetmişti neler olacağını... Az sonra yaşayacağı tabloyu... Babasının asla ikna olmayacağını, annesinin kendisini desteklemeyeceğini...

Sürpriz olmayacaktı hiçbir şey, asıl sürpriz Ali'nin teklifini kabul etmiş olması olabilirdi. İhtimal bile vermemişti evet diyeceğine...

Söylediklerini düşündü, kapının önünde elinde anahtar öylece dururken sadece düşündü. Pişman olacaktı, çok pişman olması için elinden geleni yapacaktı. Kafasının karışık olduğunu görebiliyordu ama yaptıkları, imaları... Kabul edilir gibi değildi. Bunları hak edecek hiçbir şey yapmamıştı. Onun nefretini kazanacak hiçbir hamlesi olmamıştı. Sadece onu düşünmüştü en başından beri... Sadece sevmişti, hiçbir çıkar gözetmeden sadece sevsin istemişti. Koskoca dünyada bir kişi kendisini sevsin istemişti...

Sevmiş miydi hiç? Değer vermiş miydi? Bundan bile emin olamıyordu artık. Haklı olduğu noktalar vardı, ama o teklifi yaparkenki bakışları... Servet avcısı olduğunu ima eden tüketen kelimeleri... Yutkunarak gözlerini havaya kaldırdı. Yeterince ağlamıştı.

Ali'nin kendisine dayanamayacağını biliyordu, aynı evin içinde büyük bir sınav onu bekliyordu. Birden aklına gelen şeyle yüzünü buruşturup oflarken gözlerini devirerek anahtarı deliğe yerleştirdi. Bu sınav tek taraflı olmayacaktı... Ne yazık ki...

Eve girdiğinde annesinin neşeli bir şekilde telefonla konuştuğunu duydu. Elinde olmayan bir merakla birkaç adım atıp mutfakta bir şeyler hazırlarken kulağına sıkıştırdığı telefona baktı. Kiminle konuştuğunu biliyordu... Sürpriz değildi.

"Az kaldı kızım... Kardeşinin saçmalıkları işte, bir hafta daha diye tutturdu. Adamcağız da kabul etmek zorunda kaldı. Şeytan gibidir bilirsin, aklına koyduğunu yaptırana kadar ısrar eder. Ah ah... Baştan kabul etmemeliydik İstanbul'da üniversite okumasını. Senin gibi olamadı ya ona üzülüyorum. Ama birkaç güne geliriz anneciğim. Aç kalma olur mu?"

Selin kapıya dayanıp üzgün bir şekilde iç çekerken annesinin onu fark etmemiş olmasından faydalanarak odasına doğru ilerlemeye başladı. Nazlı'nın başarıp kendisinin başaramadığı şey neydi? Dersleri, sınavları her şeyi her zaman ondan iyi olmuşken neden kendisinden çok sevilmişti? Kardeşini kıskandığından değildi elbette, ama nerede ne yanlış yaptığını düşünmeden edemiyordu.

Hayatındaki kocaman sorunların yanında, çocukluğundan beri alıştığı tabloya can sıkmayı fazla gereksiz buldu ve çantasını yatağının üzerine fırlatarak dolabını açtı. Kıyafetlerinin arkasına sakladığı sırt çantasını çıkarıp yatağın üstüne koyduğunda dolabının içinde göz gezdirmeye başladı. Bir an önce halletmesi gerekiyordu, Ali her an gelebilirdi.

Dolabın üzerinde duran valize uzanıp içini açtığında eline geçen birkaç parça kıyafetini koymaya başladı. Sırt çantasını da yerleştirip kapatmadan yatağa oturduğunda tam karşısında duran aynaya bakmadan edemedi. Berbat görünüyordu, gözaltları bile şişmiş burnu kızarmış...

Annesinin dizinde hüngür hüngür ağlama isteğini görmezden gelip tüm gün boyunca güç aldığı bebeğine dokunmak istedi.

"Ben annem gibi olmayacağım bebeğim, söz veriyorum..."

ASLAN ve CEYLAN #Alsel#Where stories live. Discover now