Yeni Başlangıçlar +18

7K 261 248
                                    

Zaman sadece birazcık zaman...

Kızgınlığım yalnızlıktan korktuğumdan

Bilirsin karanlıktan da ürkerim çocuklar gibi

Işıkları hep yakarım bu korkudan...

ASLAN VE CEYLAN

BÖLÜM 47

Daha önce zamanın içinde hiç bu kadar sıkışıp kaldığını hatırlamıyordu. Adım atamıyor, en ufak bir şey söyleyemiyor en kötüsü de bakmaya doyamadığı kocaman gözlerine bakışlarını kaldırmaya cesaret bile edemiyordu. Açıklanacak bir tarafı olmadığını düşündüğü bir şeyi Selin'e nasıl anlatacaktı? Bunca tutarsız davranışın içinde hangi anlamlı kelimeleri seçebilecek, Selin'i bu saçmalıklara ikna edebilecekti?

Gözlerini yerdeki karolara sabitlemişti, sessizce... Adamın hala göz hizasında duran çantasını gördükçe sinirleri gerilmeye devam etse de kendisinden başka suçlu olmadığını bilmek sinir yükünü frenlemesine yardımcı olabiliyordu.

O an bir hareketlilik hissetti, bakışlarını hızla kaldırıp tam karşısındaki duvara yaslanan karısını gördüğünde ayakları istemsiz bir şekilde ona doğru ilerlemeye başlamıştı. Yüzünde daha önce hiç görmediği bir ifade ile kendisine baktığını fark etti. En azından çabalamalıydı...

"Selin... Ben... Açıklayabilirim..."

Neyi? Nasıl?

Söylediği şey kendisini bile tatmin etmezken, Selin'in önce dudaklarını birbirine bastırıp hemen sonra da bir eli ile duvara tutunmaya devam ederken diğerini göğüslerinin üzerine yerleştirmesini izledi. Tuhaf görünüyordu, karmaşık... Ne hissettiğini anlamak gözüne imkansız gibi görünürken biraz olsun dik durabilmeye çabalayarak kolunu tuttu.

"Selin..."

"Ali... Geldi."

Sonları mı gelmişti? Ondan mı bahsediyordu? Anlamsız bir şekilde ona bakmaya devam ederken, mint yeşili geceliğinin ön kısımlarında ıslanmaya bakıp afallamış bir şekilde tekrar karısına yöneldi.

"Süt geldi, oğlumuzun sütü..."

Cümle içinde hala 'oğlumuz' gibi bir kelime kullandığını fark etmesi ile tuhaf bir şekilde tam arkalarında dikilen adama bakmaya başladı. Ne yani öğrenmemiş miydi?

Burada neler oluyordu?

Selin'in koluna girmek yerine, hala son derece endişeli ve çözemediği bir tedirginlikle onu kucaklayıp aralık olan kapıdan içeri girdi. Göğsüne yaslanmış göğüslerindeki ıslaklık her geçen saniye biraz daha büyürken, Ali kendi gömleğinin de ıslandığını fark etti. Bunu önemsemek yerine karısını yatağa bırakıp öylece beklemeye başladı. Dışarıdan delirmiş gibi görünüyor olabilirdi ki bu pek de yanlış bir teşhis sayılmazdı, yine de söyleyecek bir şey kalmadığında susmanın en doğru karar olduğunu öğreneli uzun zaman olmuştu. Bakışlarını utançla karısından kaçırıp tam karşısındaki üzeri saçma sapan şeylerle doldurulmuş komodine baktı uzunca bir süre. Hissetmeden, ne yaptığını bile fark edemeyecek kadar korkmuş bir halde...

Selin olmadan yaşayamazdı, asla... Onun kokusuna sığınmadan adım bile atamazdı. Geçmişi nasıl açıklayacaktı? Bir gün yine bu kadar şanslı olabilecek miydi? Yaptıklarından, sonuçlarının vicdan yükünden nasıl sıyrılacaktı? Aşık olduğu kadının gözlerine utanmadan nasıl bakacak, oğlunu nasıl kucaklayacaktı?

"Ali..."

"Ali..."

Derinden gelen bir seslenme ile irkilerek Selin'e doğru döndüğünde bir elinin sakallarını okşadığını hissetmek –en azından hala- dünyanın en huzur verici şeyi olabilirdi.

ASLAN ve CEYLAN #Alsel#Where stories live. Discover now