1 ❦ mutfak bıçağıyla öldürülen ruhlar

13.2K 802 870
                                    



TAÇ YAPRAĞI.

yanna

sondia - adult.

Okulun arka bahçesinde çoğu kişinin uğramayı aklından bile geçirmediği, geçen aydan biçilmeyi unutulmuş ıssız çimlerin üzerine ağır bir ruhun sıkıştığı bedenimi yatırmış, hemen yanımda göğe doğru yükselen çınar ağacının yapraklarının gökyüzünde çi...

Oops! Questa immagine non segue le nostre linee guida sui contenuti. Per continuare la pubblicazione, provare a rimuoverlo o caricare un altro.



Okulun arka bahçesinde çoğu kişinin uğramayı aklından bile geçirmediği, geçen aydan biçilmeyi unutulmuş ıssız çimlerin üzerine ağır bir ruhun sıkıştığı bedenimi yatırmış, hemen yanımda göğe doğru yükselen çınar ağacının yapraklarının gökyüzünde çizdiği manzaranı izliyor ve düşünüyordum.

Yine aynı şeyleri düşünüyordum.

Sabah okul için erken kalktığımda yatağımın üzerinde oturup perdesiz pencereden gökyüzünün şafağını izlerken, banyodaki duştan sonra üzerinde lekeler yaranan aynanın karşısında dişlerimi fırçalarken, çözülmüş ayakkabı bağcıklarımı bağlarken ve tarih hocamızın masal gibi gelen sesinin eşliğinde sınıfın pencere camına vuran damlaların aşağı kayışını izlerken de aynı şeyleri düşünüyordum.

Sanarım bu hayatta başarabildiğim tek şey; düşünmekti.

Bir de, birilerini öldürmekti.

Ama kastettiğim cinnet geçirirken elime mutfak bıçağı alıp ailemin üzerine koşmam yada profesyonelce en ince ayrıntısına kadar hesaplayıp birisinin ruhunu arkamda hiç bir kanıt bırakmadan bedeninden ayırmak değildi. Aslında kastettiğim şey bir insanı bilerek yada bilmeyerek nefesini kesmekte değildi.

Kapüşonlunun cebindeki yumruk yaptığım elimi çıkardım ve gri bulutlarla çevrelenmiş gökyüzüne doğru uzattım; Ne fark ederdi ki? Öldükten sonra sebepleri ve geride kalanların ne önemi vardı?

Herkes cinayet şüphelisiydi. Kaldırımda yürürken yanından geçtiğimiz herkes hayatı boyunca illaki birilerini öldürmüştür.

Herkes cinayet işlerdi. Bu su götürmez bir gerçekti.

Bu cinayetleri kimisi mutfak bıçağıyla işlerken, kimisi gözleriyle işlerdi.

Aslında hayata Dostoevsky'nin gözleriyle baktığımızda, her gün uzaktan gördüğümüz herkesin parmak uçlarından damlayan o hiç tükenmeyen taze kanı görebilirdik.

O kan neden hiç tükenmiyordu biliyor musunuz? Çünkü insanlar birilerini öldürdüklerinde, onun ölecek kadar zavallı olduğunu ve kendisinin hâlâ yaşadığı için kazandığını sanarak egolarını altın tepside yukarıya doğru kaldırırlardı. Bu yüzden birilerini öldürmekten asla vazgeçmiyorlardı. Bu dünyada tadabilecekleri tarifsiz bir zevkti çünkü.

taç yaprağıDove le storie prendono vita. Scoprilo ora