12 ❦ renkleri akmış gökkuşağı

1.3K 160 51
                                    




#phriscilla ahn - dream.


#phriscilla ahn - dream

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.







Yaşadığımız dünya okuduğumuz romanlardan farklıydı.

Hafif bir esinti saçlarımızı okşamaz, yağmur damlalarını hissetmez ve hayatımıza beklediğimiz o kişi girmezdi. Her gün başka bir maceraya atılmıyorduk ve her kavgada manevi olarakta olsa kazanamıyorduk.

Dünya fazla sessiz bir yerdi. Şarkı dinlerken bile o sessizliği hissederdik.

Etrafımızdaki çoğu kişi acının ne demek olduğunu bilmeden, yaşlarına göre davranırdı; güler, konuşur ve eğlenirdi. Yaşlarına göre davranan mutlu insanlarla karşılaştığımda yumruğumu yüzlerinde patlatmak istiyordum.

Eğer onlar içinde olduğumuz dünyanın farkına varsalardı, ellerinde tuttukları çiçeklerin kokusuna bu kadar aşık olmazlardı. Çünkü hepsi birer canavardı. Çiçek tutan elleri, soğukkanlı bir katilin dokunuşlarını taşıyordu. O çiçekleri dalından koparıp sahiplenecek kadar bencil, ve kısa vadeli kokularını duyup mutlu olacak kadar gerçek sevginin farkında değillerdi.

Gerçek dünya da bir sürü katliam vardı. Fakat hiç kimse kötü adam damgası yemiyordu ve hiçbir masum, kötülerin kalbini iyileştirmiyordu.

Kötü, kötü olarak sonuna kadar yalnız kalmaya mahkum ediliyordu ve neden kötü olduğunu asla sormuyorlardı. Gerçek dünya da anlaşılmak diye bir kavram da yoktu.

Çoğu kişi yıldızları görmüyordu ama karanlığı da haketmiyordu. Ve bazıları kötü olmak istiyordu, karanlık olmak istiyordu, aydınlığı tanımadan. Aydınlık çocukların oyuncağı haline gelmişti, büyükler için ışık gibi şeyler fazla basitti.

Ama hiç kimse aydınlığın ne kadar uzak ve ulaşılmaz olduğunu bilmiyordu. Belki biliyorlardı ve ona ulaşamadıkları için çamur atmakla yetiniyorlardı. Çünkü insanlar asıl umursamadığını söylediği şeyi deli gibi isterlerdi.

Ama ne yazık ki, aydınlık her ruhun ayak izini taşımazdı.

İçinde olduğumuz durumu açıklamak gerekirse; avuç içimi çeneme yaslamış sabahtan beri devam eden ve dokuz sezonluk suyu çıkmış bir dizi gibi hâlâ izlediğim bu manzarayı bayık gözlerle çaresizce izliyordum. Hiç susmuyorlardı.

"Sen o koca kıçını kaldırıp çiçeği günde bir kez sulamaya tenezzül etmediğin için geldi bütün bunlar başımıza. Oturmaktan yağ tutmuş uzuvların felç olmalı ve samanlıkta tezek diye domuzlara yedirilmeli."

"Asıl senin iğne iplikle dikilmiş vicdanın cart diye yırtılmalı ve merhamet göstermelisin etrafındakilere. İfadesiz yüzüne baktığımda bütün hayat enerjim sömürülüyor resmen. Senin gibi oğlum olsa alnına not yapıştırıp Somali'ye şutlardım!"

taç yaprağıWhere stories live. Discover now