19 ❦ üşüyen anılar ve kül olmuş duygular

1K 115 41
                                    


#dove cameron - if only.

#the rose - she is the rain.

#halsey - eyes closed.

#PRİSCİLLA AHN - rain.

#PRİSCİLLA AHN - rain

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.





[4 yıl önce]

Eğer pencereden bakarak seni bekleseydim daha çabuk gelir miydin?

Sonbaharı süsleyen yapraklar takvim gibi koparak kaldırıma düşüyor, hızla yürüyen hep biryerlere geciken insanların ayakları altında hışırdayarak eziliyordu. Kırmızı, turuncu biraz sarı ve belki biraz kahverenginin karışımı bir mevsimdi bu. Sıcak renkleri aynı kazanda kaynatarak insanlara içirir, fokurdayan ilişkileriyle dünyaya damgasını bir magazin yıldızı misalı vururdu.

Kum saatindeki kumlar usulca üzerimize dökülüyor, havasızlıktan değilde bizsizlikten yok oluyorduk. Hem de yavaş yavaş.

"Sen gelmiyor musun?" İrem'in ince sesini duyduğumda bakışlarımı parıldayan gözlerine çevirip omuz silktim. "Siz gidin, benim babam gelecek." Uzanarak pembeleşip iyice tombul olan yanaklarıma ıslak bir öpücük bıraktıktan sonra arkasını dönüp okulun çıkış kapısına giden merdivenlere yöneldi.

Daha 11 yaşındaydık. Okulda konuştuğum tek kişi İrem'di çünkü sürekli benimle iletişime geçmek için uğraşıyordu. Beni hiç rahat bırakmaması o zamanlar onu itici bulmama neden olmuştu. Kim bilebilirdi ki bir gün onu deli gibi özleyeceğimi?

Sonunda gitti diye mutlu olup bakışlarımı tekrardan pencereden dışarı çevirdim ve okulun bahçesindeki öğrencileri izlemeye koyuldum: Annesinin eteğinden yapışmış birinci sınıf öğrencileri, tek başına gelmiş son sınıf öğrencilerinden tutmuş annesinin kuzeninin ortağını getirenler bile doluşmuştu bahçeye.

Gözlerimi devirip içimdeki bıkkın nefesi havaya savurdum. Aslında babamı beklemiyordum. Çünkü o beni almaya hiçbir zaman gelmemişti. Ya unuturdu ya da meşgul olurdu. Tırnak etlerimi soymaktan artık kanayan parmaklarımı silkeleyerek acısını yatıştırdım ve alnımı gürültüyle pencere camına vurdum.

"Sözünü yine tutmadı aptal."

Ne kadar duygularımı silikleştirmeye çalışsam da onun en sıradan haraketi bile benim dünyamda olağanüstü bir karşılığa sahipti. Göz kapaklarım yavaş yavaş kapandığında içimdeki okyanusun baş kaldırdığını anladım. Küçük, narin damlalar kirpiklerimden kayıp pencerenin camına düşüyor, kendi yolunu kaybetmiş gibi her tarafa dağılıyordu. Gözyaşlarım yolunu şaşırmıştı. Onun yüzünden.

"Aptal, kel, mafyacı, salak-"

Öfke ve kırgınlığın kafa göz girdiği cümlemi bölen onun aniden okulun bahçesinde beliren görüntüsü olmuştu. Yine hep giydiği gibi simsiyah uzun bir mont giymişti, içine kar beyazı bir gömlek ve gömleğinin yakalarını tutturan gümüş bir kolye takmıştı. O hayatımda gördüğüm en mükemmel adamdı.

taç yaprağıWhere stories live. Discover now