Üşüyorum?!

2.5K 91 9
                                    

* Bella'nın Ağzından *

Soğuk . Bu hissi biliyordum . Üşüyorum ama neden ? Neden bu kadar fazla üşüyorum ? Tir tir titriyorum . Gözlerimi açacak gücü kendimde  bulamıyorum . Nerdeyim ben ? Gözlerimi zor zor açtım . Kapkaranlıktı . Gözlerimi açtığımdan emin olmak için ellerim ile gözlerimi ovaladım . Vücudumun her yerine iğne batırıyorlar gibi canım acıyor ama üşümemde bir türlü geçmiyordu. Ellerime bakmak istediğimde ellerimi göremedim . Hiç birşey göremiyordum . Çığlıklar atıyorum ama kimse duymuyordu . Hiç kimse bende dahil . Neler oluyordu ? Yoksa ben.... öldüm mü ?

"Yaklaş ."

Sesi duyar duymaz başımı sağa sola çevirdim . Ne demek istiyordu ? Bu ses nereden geliyordu ?

"Yaklaş ." Dedi tekrar aynı ses . Ne yapacağımı bilmiyorum . Hareket ettigimi hissetmiyorum . Konuştuğumu işitmiyorum . Ellerime, ayaklarıma tüm vücuduma giren bu acıyı hissediyorum ama sanki hiçbir şeyi hissetmiyor gibiyim...Sadece acı .

"Yaklaş !" Dedi tekrar ama bu sesin tınısı değişmişti . Yüksek ve emir verir gibi, sesin sahibini analiz edemiyorum . Kim bu kim? Ne diyor ? Ben daha vücudumu hareket ettirememişken nereye ilerlememi bekliyor ? Üstelik bu karanlıkta benden ne bekliyor ?

"Isebella yaklaş ."dediginde bir anda bir ışık tam önümde belirdi . Işık o kadar gürdü ki gözlerimi ellerimle kapatmak zorunda kalmıştım . Ellerim , vücudum şimdi hepsini görebiliyorum . Sevinçle nidalar kopardım . Kendi sesimi işitebiliyorum , ellerimi ayaklarımı hareket ettirebiliyorum  . Ama hala acı ve üşüme hissi  gitmemişti. 

"Yaklaş ."dedi aynı ses . Ayağa kalkmaya çalıştım ama daha kalkmadan yere düştüm ayaklarım beni taşıyamayacak kadar güçsüzdü .

"Yaklaş.... Yaklaş ..... Yaklaş ."sürekli aynı ses yankılanıyor etrafta . Sürünerek ilerlemeye çalıştım . Yavaş yavaş ayaklarımı ve ellerimi kullanarak kendimi ittirmeye başladım . Işık tam önümde olmasına rağmen ona ulaşmanın bu kadar zor olacağını hiç düşünmemiştim . Kendimi ittirebildiğim kadar ileriye ittirdim ışığa doğru elimi uzattım . Parmak uçlarımı ışığa değdirmeye çalıştım . Az kalmıştı çok az kalmıştı . Işığın gücü o kadar kuvvetli ki gözlerimi açmakta bile zorlanıyorum. Kendimi son kalan gücüm ile ileriye attım ve parmağım ile ışık buluştuğu anda acı ve üşüme duygusu gitti . Gözlerimi açamadım ve güçlükle yere sırt üstü uzandım . Ama sırtıma sert cisimler batmaya başladığında yerimde rahatsızca kıvrandım . Gözlerimi yavaşça araladım . Gözüme ilk çalan şey ağaçlar ve süt beyazı gökyüzü oldu . Hemen dogruldum ve etrafa bakınmaya başladım . Neresiydi burası ? Ağaçlar ölüm kadar siyah , gökyüzü yaşam kadar beyazdı . Toprakta ölüm ile yaşam arasında kalmıştı sanki ne siyah ne beyaz ....

Sanki saatlerce yerde yatıyormuş gibi hissediyordum . Bir anda enerjimin geri gelmeside bundan kaynaklanıyordu galiba . Yavaşça ayağa kalktım. Etrafta ne bir canlı belirtisi vardı ne de uçan bir kuş . Sadece ben ve bu kapkaranlık ağaçlar . Kollarımı birbirine sarıp yürümeye başladım . Burasının tam olarak neresi olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu . Ve yolumu bilmeden sadece yürüyordum . Uzun bir süre yürümeye devam ettim . Sonra bir anda dal kırılma sesi duydum . Hemen o yöne doğru döndüm . Sonra bir anda her yerden o ses gelmeye başladı . Etrafımda dönmeye başladım neler olduğunu anlamaya çalışıyorum . Sonra hızla koşmaya başlamıştım . Ama vampir hızımı kullanamıyordum . Seslerin yoğunluğu azalmaya başlayınca yavaşlayıp arkama baktım . Önüme dönünce bir anda karşıma arkası dönük biri çıktı, simsiyah  kapşonlu bir hırka gibi birşey giymişti . Onu bir anda gördüğümde çığlık atıp geri adım attım . Kadın olduğunu bana döndüğünde anlamıştım kafası öne eğikti kim olduğunu göremiyordum .

UYUMSUZ PRENSES(Düzenleniyor  )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin