25.Bölüm

45.7K 1.9K 376
                                    

Gözlerimi araladım ve etrafa göz gezdirdim. Işık bile olmayan boş bir odadaydım. Etrafı göremediğim için neler olduğunu anlatamıyordum. Ama o kadar da iyi bir yer olmadığını tahmin ediyordum.

Bir cam bile yoktu.. Ellerimi hareket ettirmeye çalışınca hareket ettiremedim. Elime bakıncaysa bağlı olduğunu gördüm.

Karanlıktan korkmanın yanında ellerimin ve ayaklarımın bağlanmış olması nefes alış-verişlerimin zorlaşmasına neden oluyordu.
Ellerim ve ayaklarımın bağlı olması kendimi ve bebeğimi koruyamayacak olmam anlamına geliyordu. Yanağımdaki ıslaklıkla ağladığımı anladım. Gözlerimi silemiyordum bile...

Kapının açılmasıyla gelen ışık yüzünden başım o tarafa döndü. Kapıda bana bakan Emily'yi görmemle gözlerim kocaman açıldı. Kahverengi gözleri benim hafif yeşilimsi buz mavi gözlerimle buluşunca Emily ve Becky'nin beni kaçırması, olanlar gözlerimin önüne bir bir gelirken gözlerimden akan yaşların arttığını hissettim. Bebeğime zarar vereceklerdi...

"Erica." dedi Emily yüzündeki şeytani gülümsemeyle bana bakarken. Kahverengi saçlarını sıkı bir at kuyruğu yapmış, siyah deri bir tayt giymişti. Üstündeyse siyah bir tişört ve siyah deri ceket vardı. Altına giydiği siyah topuklu botta ona katıl izlenimi veriyordu. Ya da ben öyle anlıyordum.

"Ne var?" dedim ve dolan gözlerime rağmen kaşlarımı çatmayı denedim. Bordo ruj sürdüğü dudakları yukarı doğru kıvrılırken konuştu.

"Sende biliyorsun." dedi. Bu iki kelimeden sonra yüzündeki gülümseme silinirken. "Neyi?" dedim kısık bir ses tonuyla.

"Öleceğini!" diye bağırdı. Bir anda bağırmasını beklemediğin için sıçramıştım.

"Öleceksin Erica! Ölmelisin.. Belki güçlü olunca beni sever?" dediğinde kaşlarımı çattım. Emily'yi ilk kez sinir, öfke gibi duygular barındırmayan ses tonuyla konuşurken görüyordum. Emily'nin son cümlede sesi daha çok umut barındırıyordu.

"Kim?"dedim anlamazca.

"İnanabiliyor musun? İsmini bile bilmediğim, gerçek olup olmadığı belli bile olmayan birine aşığım!" diye bağırdı gözünden akan yaşlarla. Ağladığı için gözündeki makyajı akıyordu. Ona şaşkınca baktım. Bana konuşma fırsatı vermeden konuşmaya devam etti. "Deli olmanın en kötü yani ne biliyor musun? Bütün gördüklerine rağmen hala duygularını hissedebiliyorsun." dediğinde gözümden süzülen yaşlar şiddetlenirken durdurmaya çalışmadım.

Emily içindeki iyi tarafını yok etmişti.
Kendi isteğiyle miydi yoksa başkasının zoruyla mıydı veya başkası için miydi bilmiyordum. Ama içindeki o iyi kısım kaybolmuştu...

Şimdiyse duygularını gizliyordu. Kendini tamamen güce odaklamıştı. Konuşmak için ağzımı açtığım sırada duygudan yoksun sesiyle konuşmaya başladı.

"Ama o güçlü olduğumda beni sevecek. O yüzden de bebeğine ihtiyacım var."

*Amy'den*

"Pekala, telefonda görüşme yapmıştık." dedim karşımdaki sandalye de oturan 6 cadıya bakarak.

"Evet, Bayan Bell." dedi cadılardan biri.

"Ve size yardım etmem karşılığında bana istediğim zaman destek olacağınızı söylemiştiniz." dedim arkama yaslanarak. Doğruyu söylemek gerekirse sandalye çok rahattı. Biriyle konuşurken oturduğum yere göre konuşma tarzımın değiştiğine bakarsak bu benim için iyi bir şeydi.

"Evet, Bayan Bell." dedi az önceki verdiği cevabı tekrarlayarak.

"Aslında cadılara güven olmaz. Ama bu iki deliyi yakalamak sizin için pek önemli duruyor. " dediğimde başka bir cadı konuşmaya başladı.

Bir Vampirden Hamileyim! (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin