*Erica'dan*
Olanları gözümdeki yaşlarla birlikte izliyordum. Her şey bitmişti...
Aidan'ın bebeğimi üzmesi az kalsın ikimizi de öldürüyordu. Ama annem bebeğimi kurtarmıştı...
O yaşayacaktı... Bense onu izleyecektim daima...
Kaybetmiştim. Yaşamak istiyordum. Bebeğimle yaşamak...
Aidan'dan nefret ediyordum. Buna pek hakkım olduğunu sanmıyordum. Ama Nina'dan ve ondan nefret etmeme engel olamıyordum bir türlü. Ama hala Aidan'ı seviyordum...
Bebeğimi ölüme sürükleyen bir kişiyi sevmek kendimden nefret etmeme neden oluyordu.
Sanırım tüm bunlar ağır gelmişti. Yaşarken bile benim gibi sıradan bir insana ağır gelen bu yükler ruhumun ölmesiyle ve ruhum ölmeden önce yaşananlarla birlikte sanki artabilirmiş gibi artmıştı.
Ölümün ebe olduğu bu oyunda galip gelen ölüm olmuştu. Küçüklüğümden beri oynamak istediğim oyunların içinde bunun gibi bir oyuna yer yoktu.
Kazandığım mağlubiyet hissiyle birlikte her gün bir ton koyulaşan kanatlarım tamamiyle siyaha dönmüştü. Umudumun solmasıyla ise artık ruhumu bedenime bağlayan o kanatlar yok olmuştu.
Umudunu kaybetme...
Ben umudumu kaybetmiştim. Gereksizdi...
Gerçeklerle dolu bu hayatta umuda yer yoktu. Ancak gerçekçi olursam hayatta kalırdım. Umut, beni ölüme sürüklüyordu. Her saniye bana bir adım daha yaklaşan ölüme...
Gerçekçi olmak duygusuz olmak değildi. Ama umudumu bu şekilde kaybederek gerçekçi olmayı düşlemem duygularımın kendini saklamaya çalışmasına neden oluyordu. Oysa saklanması gereken tek bir duygum vardı: umudum.
Yeni bir oyun mu? Bu defa ebe ben mi olacaktım yani? Saklanmaya çalışan duygularımı bulmaya çalışacağım oyun mu?
Saçmaydı...
İçinde bulunduğum hayat bir oyundan ibaretti. Küçükken sevdiğim oyunlarla alakası olmayan bir oyun...
Annemden ve bebeğimden ayrılmanın üzüntüsünü her zerremi sıcak bir ateş gibi kasıp kavuruyordu.
Aidan'ın ise umrunda değildim...
Başa dönmüştük. İlk baştaki gibi umrunda değildim.
Ruhum ölmüştü. Chrissy ve annem beni bebeğimi doğurmam için hayatta tutuyordu.
Şişkinliği yok olmuş karnıma baktım. Buraya tek gelmiştim. Bedenime çevirdim ölü ruhumun bana çektirdiği acı yüzünden parlayan eskiden buz mavisi olan ama şimdi soluk bir gri olan gözlerimi.
Her şey bitmişti.
Kalbim durana kadar burada kalmıştım.
"Bebek doğduğu zaman bende kalacak! Nina'yla birlikte ona bakacağız." diye gelen sesle başımı sesin kaynağına çevirdim. Aidan...
"Hayır!" diye çığlık attım beni duyamayacaklarını bile bile. "Olamaz!" diye fısıldadım.
"Torunuma ben bakacağım!" dedi annem, gözlerindeki yaşlar kararlılığını belirtircesine parlarken buz mavisi gözleri bu kararlılığa eşlik ediyordu.
Elimi uzattım ve anneme dokunmaya çalıştım. Elim içinden geçiyordu. Elime bakınca bir heykel gibi gri olduğunu gördüm. Bütün renkler bedenimde kalmıştı. Ruhumun ölümü vücudumda bulunan her rengi griye boyamıştı. Ölmeden önce pembe üstünde kan lekeleri olan elbisem şimdi griydi. Kan lekeleriyse birkaç ton daha köyü bir griydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Vampirden Hamileyim! (Tamamlandı)
Vampire"Bir şey söylemeyecek misin?" Aidan'ın bunu demesiyle gözlerimi ona çevirdim. Gözleri kırmızıya dönmüştü. Söyleyeceğim sözcüklerin harfleri birbirine karışmış gibiydi. Korku ve şaşkınlıktan hareket dahi edemiyordum. Ona baktım birkaç saniye. İnanma...