3.SICAK

467 228 157
                                    

Herkese merhaba, umarım hepiniz için güzel bir bölüm olur. Olumlu olumsuz her eleştiriye açığım ve benimle paylaşmanızı çok isterim. Eğer bana destek olmak isterseniz yıldıza tıklayabilirsiniz. İyi okumalar dilerim!

Bölüm Şarkıları:

Tuğkan - Gökyüzü
Tuna Kiremitçi & Yıldız Tilbe - Yine Sevebilirim

Açık uçlu bir kavramdı güzellik. Bir çok tanımı vardı. Mecazi bir kavrama bürünürdü bazen. Bazense gerçekle bütünleşip estetik bir görünüm ortaya koyardı. Kimisi ruhani güzelliğe kanardı, kimisi fiziksel güzelliğe. Bazıları da kanardı, atardamarın dik kesilmesinden akan oluk oluk kanla sulardı ortalığı.

O kan gürül gürül akarken bir şelale misali, yaşanan bütün anları kendi rengi boyadı.

Kırmızı.

Güzellik gibi açık uçluydu. Neyin rengi olduğu insanlarca tartışılabilirdi.

Kimi şehvet, tutku ya da haz derdi. Bu biraz cinsel bir hisse açıyordu kapılarını. Lakin toplumun çoğunda böyle bir algı oluşmuştu.

Kimi takımları sayardı, takım bayraklarını işaret ederdi. Bu tamamen tutucu ve fanatik insanların algısıydı.

Türk bayrağına rengini veren şehitlerin kanı derdi kimisi. Milletine düşkün insanların düşüncesiydi bu misal. Vatanına bağlı.

Bana göre bunların hepsini içerse de en çok aşkın rengiydi. Kırmızı, güzel bir renkti. Maviyi geçmese de sevdiğim hakiki bir rengi hitap ediyordu.

Kırmızı, soğuğun kızıştırdığı avuç içlerime rengini nakşetti.

Elimdeki eldiveni hızla ellerime geçirirken koridorda koşturmamı sürdürdüm. Derse geç kalmıştım ve bugün okulda geçireceğim son gündü. Hem şiir kitabını dolabıma bırakıp düşünmekle yeterince zaman harcamıştım. Düşüncelerimin beni ele geçirdiği zamanlar işlerimi kaytaran, tembel ve yaşama geç kalan bir insana dönüşürdüm. Şu anda olduğu gibi.

   Sınıfa hışımla girdim ve hocayla göz göze gelmeyi bekleyen bakışlarım tam mahçup mesajı vereceklerken karşılaştığım kişi Kamer'den başkası değildi.

"Şey, ben. Geç kaldım." Geri geri yürüyerek sıraya yerleştiğimde nefes nefeseydim.

"Bunu görebiliyorum. Hava şartlarından dolayı hoca yolda kalmış. Derse benim girmem istendi, rahat ol." Yaslandığı masadan ayrılmaksızın bakışları sınıfta turladı. Sessizliği bozan kısık sesli klasik müziği duyabildim. Hiçbir şey yapmadan öylece duran sınıfta gözlerimi gezdirdim. Ardından gözlerimiz buluştu. Bakışlarımız arasında ufak çaplı bir gök gürültüsü oldu.

  Elimle istemsizce saçlarımı düzelttim. Gergin bakışlarımı gözlerinden kaçırıp parmaklarımla masada ritim tutmaya başladım. Mersa, bugün halsiz olduğunu söyleyerek gelmeyeceğini iletmişti. Aklımın birazı onda birazı Umut'ta olduğundan mütevellit kendime kullanacak yer kalmamıştı. Gerginlik ateşe dökülen bir kova suyun buhar olup uçması gibiydi. Söndürmüyordu, yanmıyordu da. Yalnızca buharlaşıp havaya karışıyordu. Sessizce iç çektim.

  Baş ucuma kadar gelen Kamer'i fark etmemiştim bu sırada. Ani bir irkilmeyle gözlerim büyürken sıraya yaslandı.

"Sesinin güzel olduğunu duydum, Eronat." Boğuk, bir o kadar da sert bir sese sahipti. Soyadımı bilmesi üzerine irkilmem ikiye katlandı.

"Hım?" Sınıfın gözleri üzerimizdeydi. İlgi odağı olmak canımı sıkarken dişlerimi birbirine bastırdım. Gözleri bana değmedi, ritim tutmayı durduran parmaklarıma baktı.

SOĞUĞUN YANGINI Där berättelser lever. Upptäck nu