9.ÖLÜM

300 141 201
                                    

İyi okumalar dilerim!

Bölüm Şarkıları:

Seksendört - Kal Ölene Kadar

Sufle - İçinde Aşk Var

Güneş tam tepeden vurduğunda yüzümü buruşturdum. Güneşten her zaman nefret etmişimdir zaten diye düşünerek elimle gözlerime gölge yapıp etrafıma baktım. Bir düşün içinde hapsolduğumu fark edip kendimi bulunduğum ortama adapte etmeye çalıştım.

Bir bahçedeydim. Evet, burası yemyeşil çimlerin bulunduğu bir bahçeydi. Bir grup öğrenci üzerindeki cübbe ve başlarındaki keple dikiliyordu. Onların yan tarafında annem, babam ve Beste dikiliyordu. Bakışları beni bulduğunda üzerime bakma gereksinimi duydum. Bembeyaz bir elbise vardı üzerimde. Cübbenin sardığı elbisemden dışarıya fırlayan bir şey vardı. Karnım... Kocaman olmuş karnım cübbeden dışarıya taşmıştı. Dudaklarım şokla aralanırken ellerimi karnıma götürdüm. Bu da neyin nesiydi?

Sol yüzük parmağımdaki alyansı da fark ettiğimde çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. Evli miydim? Henüz okulum bitmeden nasıl evlenebilmiştim? En önemlisi ise kiminle evliydim ve karnımdaki bir bebek miydi? Rüyanın beni sürüklemesine izin verirken histerik bir hisle bulunduğum yerden birkaç adım uzaklaştım.

Kendime gölgelik bir yer seçip güneşten kurtulurken bulunduğum yerdeki çimenlerin üzerine oturup etrafa tekrar bakındım.

Ailem ve mezuniyet topluluğu kayboldu.Tek başıma koskoca bahçede otururken uzaktan Kamer'in geldiğini fark edip yanıma ulaşmasını bekledim.

Tam arkama oturup beni kendine çekti ve başımın üzerine masum bir öpücük bahşetti. Ardından karnımda olan ellerimin üzerine ellerini örtüp narince okşadı. Sol yüzük parmağındaki alyans, alyansıma sürttü.

Gerçekten rüyada olduğumun kanıtı buydu işte.

''Üzgünüm, geciktim.'' dedi gerçeğiyle ayırt edemediğim boğuk ses tonuyla. Saçlarımın kokusunu içine çekerken üzerimdeki cübbe de yok oldu. Anlamsızca gözlerine baktığımda buz mavilerinin derinindeki merhamet ve şefkati hissettim. ''Bakma öyle efsunlu gözlerinle. Her şey geride kaldı. Engeli kaldırıp çocuk sahibi bile olabildik baksana.'' Sesi oldukça hevesli ve bir şeyleri başarabilmiş gibi güvenliydi.

''Neyden bahsediyorsun?'' dedim kendimden uzak bir ses tonuyla.

''Anneannemin ihanetinden bahsediyorum. Neyse, bütün bunlar geride kaldı.'' Silip yok ettiğini belirten bir hali olsa da ne olduğunu anlayamadım bir türlü. Etraf kararmaya başladığında Kamer de yok oldu. Endişeyle ayağı kalkıp etrafıma bakındım.

''Kamer?!'' Avazım çıktığı kadar bağırırken bir yerlerden çıkmasına ihtiyacım vardı. Onunla güvendeydim. Rüya olduğunun bilincine varıp kendimi uyandırmaya çalışsam da fırtınadan gelen uğultu benliğimi duymama izin vermedi.

''Ben ne kadar acı çektiysem sen daha fazlasını çekeceksin!'' dedi uğultuların arasından gelen tanıdık ses. Bu sesin sahibi Kamer'in anneannesinden başkası değildi. Korkuyla karnımı tuttuğumda beyaz elbisenin kana bulandığını görüp çığlık attım. Sesim işitilmedi.

Telefon sesiyle uyandım. Ter içinde kalan kıyafetlerime bakındığımda ellerimin karnımda olduğunu fark ettim. Güçlükle doğruldum.

Her şey rüyaydı. Korkmanın alemi yoktu.

Çalan telefonu titreyen elimle alıp arayan kişiye baktım. Saat sabahın 5'iydi ve arayan kişi Kamer'di. Yutkunup aramaya cevap verdim.

''Kamer?'' Ona seslendim yeni uyandığımı belli eden boğuk sesimle. Bu saatte aradığına göre önemli bir şey olmuştur diye düşünerek kafamı dağıtmaya çalıştım.

SOĞUĞUN YANGINI Where stories live. Discover now