15.BÜYÜ

209 63 166
                                    

Bölüm Şarkıları:
Mabel Matiz - Yaşım Çocuk
Ceylan Ertem - İzin
Keyifli okumalar dilerim.

Yağmur, yeryüzüne damlalarını indirdiğinde aydınlığı içine saklayıp karanlığı özgür bıraktı. Aydınlık, karanlığın gölgesinde kalmak istemezdi. Şimşek, aydınlığın bir çağrısıydı.

Ve o, yıldırım gibi düşmüştü kalbime.

Yıllar boyu süren bir maceranın sonunda pişmanlığı en derinimde yaşıyordum. Bir ay önce sorsalar asla pişman olmayacağım eski bir sevgi kalbimi sızlatırdı. Şimdiyse iyi ki diyorum, iyi ki sevmemiş beni. İyi ki Kamer çıkmış karşıma. Aşkın ne olduğunu tadamamıştım bunca yıl. Üç yılımın çöp olmasından gram haz almasam da sonunda Kamer ile karşılaşacağımı bilsem kendimi yine o siyah okyanusun içine atardım.

O benden mavimi alıp simsiyah gökyüzü bırakmıştı. Kamer, buz mavileriyle aydınlatmış, mavimi tekrar kazandırmıştı. Hatta ve hatta ben hayatımda hiç bu kadar mavi yaşamamıştım. Hala gökyüzümde bulunan gri leke ise şu an tam karşımda duruyordu.

Fazla olduğuna kanaat getirdiğim bir rahatlıkla ellerini pantolonunun ceplerine koydu. Saçma tavırlarına bağışıklık kazanmış bir bünyeye sahiptim. Onu şaşırtma sırasının bende olduğunu düşünerek birkaç adım attım. Yakınlığı sağladığımı düşünüp tek kaşını kaldırdı. Gözlerinin içine bakarken tiksintiyle sağ elimi kaldırdım ve sağ yanağına tokat attım. Ses bistroda yankılanırken Umut'un yanında duran Emre'nin şok içinde olan bakışlarını görüp sırıttım. Tokatın etkisiyle suratı yan dönmüş Umut'a bakarak eski yerime doğru adımladım. Tokat attığım elimle Kamer'in elini tutup parmaklarımızı kavradım. Gururlu bir bakışla suratıma bakıp göz kırptı.

"Hak ettim." Sertçe yutkunup başını bizden tarafa çevirdi. Kamer, elimi sıkıp Umut'a yöneldi. Dövecek gibi bakıyordu.

"Masalardan birine geçelim. Konuşacağımız konu önemli." Barut masaya yönelttiğinde her ne kadar burada yarım saatten fazla kalmayacağımızı bilsem de Kamer ile birlikte gösterilen yere yerleştim.

"Evet, dökülün bakalım." İki elini masaya koyan Umut, biraz önce tokat atmamışım gibi rahattı. Sinirle ağzımın içinde homurdanıp masaya doğru eğildim.

"Şu laubali konuşmana bir son vermez isen Kamer'i tutmayacağım." Dişlerimin arasında ona yönelik konuştum. İki elini teslim olur gibi havaya kaldırdı. Mersa, gerilen ortama karşın sahte bir şekilde öksürdü. Kamer'e baktı.

"Babaanne'nin büyü yaptığını biliyor muydun?" Bir soruyla konuyu başlattığında bütün bakışlar Umut'a döndü. Omuz silkti. Bu hareketine bakılacak olursa haberi vardı. Tamam, büyü yaptığını bilmesi doğal bir şeydi.

"Mehir'in dedesiyle olan geçmişlerinden haberin var mı?" Düşünceli bir hal aldı bu sorudan sonra. Mekanda göz gezdirip başını ağır ağır salladı.
"Tanışıklıkları olduğunu biliyorum yalnızca. Konuyla ilgisini anlayamadım?" Soru içeren bakışları konu ilgisini çekmiş olacak ki bize yöneldi. Laubali konumdan sıyrılıp ciddi bir tavırla dinliyordu. Kamer, durumu kısa bir şekilde özetlediğinde ona hayran kaldım. Muhtemelen ben anlatmaya başlasam kendi yorumlarımla fazlasıyla uzun sürerdi.
Umut, şok içerisinde bize bakarken Kamer elini cebine attı ve sigara pakedini çıkarttı. İçinden bir dal alıp dudaklarının arasına yerleştirdi. Ardından arka cebinden çıkarttığı çakmakla sigarasını yaktı. Rahatlamak ister gibi bir nefes çekip başını geriye attı.

"Vay anasını. Şu olanlara da bakın siz! Bunca engel üzerine bir arada durmanız ne kadar mantıklı? Siz aklınızı mı kaçırdınız?!" Umut'un sözleri üzerine göz devirdim. Kamer ile göz göze geldiğimizde sıkıntıyla oflayıp gözlerime baktı.

SOĞUĞUN YANGINI Where stories live. Discover now