7🌈

745 114 26
                                    

🍒

Belkileresıgınanadam: Voleybol işin ne oldu?

Renklerindenarınankadın: Elemeleri geçmişim, bir hafta içinde çalışmalara başlayacakmışız.

Belkileresıgınanadam: Vazgeçme şansın kalmadı yani?

Renklerindenarınankadın: Hâlâ bir haftam var.

Belkileresıgınanadam: Cidden mi? Temmuz, vazgeç lütfen.

Renklerindenarınankadın: Vazgeçmem için geçerli bir sebep?

Belkileresıgınanadam: Ne kadar geçerli sayılır bilmem ama kıskanıyorum.

Renklerindenarınankadın: Geçersiz.

Belkileresıgınanadam: Vazgeçmen için ne yapayım? Söyle, ne istersen yaparım.

Renklerindenarınankadın: Çok iddialı olmadı mı ya?

Belkileresıgınanadam: Ne istiyorsun?

Renklerindenarınankadın: Seni görmek?

Belkileresıgınanadam: Her gün görüyorsun zaten.

Renklerindenarınankadın: Seni tanıyarak görmek.

Aslında istediğim şey bu değildi. Sadece, saçma bir şekilde tepkisini merak ediyordum. Onu sinir etmekten hoşlanıyor olduğumu inkar edemezdim. Sinirlenmesi hoşuma gidiyordu. Ve diğer tüm tepkileri de. Tuhaftı ama gerçek buydu işte.

Belkileresıgınanadam: Yapma, bunu istememelisin.

Belkileresıgınanadam: Henüz çok erken.

Renklerindenarınankadın: Şaka yapmıştım zaten.

Renklerindenarınankadın: Benim için defterler bitirdiğini söylemiştin.

Renklerindenarınankadın: O defterlerden birini istiyorum.

Bir süre bekledim ama cevap gelmedi. Bunu kabul etmeyeceğini düşünüyordum. O defterler onun özeliydi ve kimse özelini paylaşmak istemezdi. Ama ben okumak istiyordum. O defterlere neler yazdığını bilmem gerekiyormuş gibi hissediyordum. Benim hakkımda karaladığı şeyleri deli gibi merak ediyordum. Kabul etmezse kızmazdım çünkü ben olsam kabul etmezdim. Ama yine de, şansımı denemek istemiştim.

Sonunda beklemeyi bırakıp telefonumu çantama attım. Cevap verecek olsa şimdiye kadar çoktan verirdi.

"Çıkışta ne yapacaksınız?"

Berat'ın oldukça yakından gelen sesi ile kafamı kaldırıp ona baktım. Masamızın önünde ayakta dikilmiş, Leyla ile beni izliyordu.

"Bize gideceğiz, Temmuz ile beraber." dedi Leyla.

Berat sandalyelerden boş olanı çekip oturduktan sonra, "Beraber bir şeyler yapsak diyorum, daha iyi olmaz mı?" diye sordu.

Kafamı kantin masasında duran kitabımdan kaldırıp, "Ne gerek var?" diye karşılık verdiğimde kaşları çatıldı.

"Peki, belki daha sonra o zaman." dedi masadan kalkarken.

Leyla, "Aynen, hafta sonu olabilir mesela. İkimiz de boşuz." diyerek ortamı yumuşatmaya çalıştı.

"Anlaştık, haberleşiriz."

Gülümseyerek onayladım söylediğini. Kırmak istememiştim ama fazla üstüme geliyordu. Berat masadan ayrıldıktan sonra, "Ayıp ettin." dedi Leyla  fısıltıyla.

Ayıp etmiştim, kabul. "Zorladı. Hem, ona önceden de böyle davranıyordum. Beni biliyor, üstüme gelmesin."

"Kötü biri değil, biraz alttan al."

"Hafta sonuna plan yaptık işte." dedim göz devirip. "Daha ne yapayım?"

Leyla sesini çıkarmadı. Zaten fırsat da kalmamıştı, zil çalmışt ve sınıfımıza gitmek için ayaklanmıştık. Ders bitene kadar gözüm telefondaydı. Her dakika ileti kutusuna girip sayfayı yeniliyordum ama mesaj gelmiyordu. Sıkıntıyla oflayıp telefonumu yeniden çantama attım. Kendi kaybederdi, ben değil. Yani, sanırım...

Zil çaldığında yavaş hareketler ile çantamı toplayıp omuzuma taktım. Son kez telefonumu çıkarıp ileti kutuma girdim.

Belkileresıgınanadam: Sizin mahalledeki parka uğra.

Belkileresıgınanadam: Mavi salıncağın üstüne bırakıyorum defteri.

Mesajlar yüzümde bir tebessüm var ederken içimde tuhaf bir heyecan belirivermişti. O defterler, onun için anlamlıydı. Bana özeline girme şansını vermişti. Kıskançlığı yüzünden... Ama sebebi ne olursa olsun, umurumda değildi. Sonuç beklediğimin aksine, istediğim gibi olmuştu ve ben utanmasaydım okulun orta yerinde olduğumu umursamadan dans ederdim.

Renklerindenarınankadın: Teşekkür ederim.

Belkileresıgınanadam: Teşekkür etme, voleyboldan ayrıl.

Güldüm. Çok inatçı bir insanla karşı karşıyaydım. İşin kötü yanı, o da çok inatçı bir insanla karşı karşıyaydı. Ve bu durum olası bir kaos için fazla elverişliydi.

Renklerindenarınankadın: Tamam, yarın ilk işim bu olacak, söz.

Belkileresıgınanadam: Ee, ne yapıyorsun?

Renklerindenarınankadın: Markete uğrayıp Leylalara geçeceğim.

Renklerindenarınankadın: Sen?

Belkileresıgınanadam: Arkadaşlarla pes atacağız.

Renklerindenarınankadın: Ne güzel.

Belkileresıgınanadam: En sevdiğin şey, değil mi?

Renklerindenarınankadın: Nereden bildiğini sormama gerek var mı?

Belkileresıgınanadam: Senin hakkında çok şey biliyorum, biliyorsun.

Biliyordum. Benim hakkımda benden bile çok bilgi sahibiydi, şaşırtıcı bir şekilde.

Belkileresıgınanadam: Bir gün seninle pes atacağız

Renklerindenarınankadın: Yemin et.

Renklerindenarınankadın:  En sevdiğim şey.

Belkileresıgınanadam: Bilerek yenilecek kadar centilmen değilim ama.

Renklerindenarınankadın: Buna gerek kalmayacak.

Belkileresıgınanadam: Oo, iddialı.

Renklerindenarınankadın: O günü sabırsızlıkla bekliyorum.

Cevap vermedi, beklemiyordum da zaten. Pes oynama fikri harikaydı, buna bayılırdım. Leyla'ya defalarca yalvarmıştım oynamaya gidelim diye ama öyle bir ortama asla girmeyeceğini söyleyerek beni reddetmişti. Babamdan çok istemiştim eve konsol almasını ama erkek gibi hareket etmemem gerektiğini söyleyerek konuyu ebediyen kapatmıştı. Ama kızlar da pes atardı. Kız olduğum için futbolla ilgilenemez miydim? Kızım diye arabalara meraklı olmam saçma mıydı? Elbette hayır. Ama bunu babama anlatamamış, anlatma çabalarımdan vazgeçmiştim.

Şimdi ise karşımda babamın tam aksi bir adam vardı. Sanırım en çok babama benzememesi hoşuma gidiyordu.

Ve içimden bir ses, gölge adamın bende çok farklı izler bırakacağını söylüyordu.

🍒

TEMMUZ |TextingWhere stories live. Discover now