31. Kız Yüzleştiğinde

47.6K 1.1K 13
                                    

Bir hafta sonra

Stacey okula girdiğinde, herkesin gözlerinin üstünde olduğunu fark etti.

Dolabına gitti, artık onu her sabah dolabında bekleyen bir Kim yoktu. Bu güne kadar kendilerini 'arkadaşları' olarak gösteren bir grup amigo kız, birkaç metre uzakta duruyor, ve Stacey'e kaçamak bakışlar atıyorlardı. Onunla konuşmak isteyip istemediklerinden emin değillerdi.

Stacey, Kim öldüğünden beri bir haftadır okula adımını atmamıştı.

Ancak bu süre zarfında, haberler çoktan yayılmıştı. Paylaşan bir sürü insan, Kim'in videosunu silmişti ama sonuçta bu internetti, Stacey biliyordu ki o video hâlâ bir yerlerde geziniyordu.

Stacey kitaplarını alırken kimse yanına gelmedi. Onları koluna gevşekçe yerleştirdi, dolabının kapağını kapattı ve ancak o zaman yanında birinin durduğunu fark etti.

"Ne istiyorsun Axel?" diye sordu kız, dolabının kilidiyle uğraşırken.

"İyi misin?" Axel'in sorusuyla Stacey iç çekti. Yüzünde kalın bir tabaka makyaj vardı ve saçını dağınık bir şekilde toplamıştı. Onları izleyen birkaç kişiye döndüğünde insanlar hızla bakışlarını kaçırdı.

"Hayır," dedi Stacey. "İyi değilim."

"Bak, eğer konuşacak birine ihtiyaç duyarsan..."

"Duymam," diyerek kestirip atmaya çalıştı Stacey.

"Eğer duyarsan, ben buradayım. Konuşmak isteyeceğin ilk kişi olmadığımı biliyorum, ama biz bir zamanlar yakındık. Muhtemelen senin düşündüğünden de yakın."

Stacey kısa bir süre Axel'in gözlerinin içine baktı. "Sen lisenin başında tanıştığın Stacey ile yakındın."

"Sen hâlâ aynı kızsın," dedi Axel ve Stacey başını iki yana salladı. Ağlayacak gibi olduğu için gözleri kızarmıştı, ancak kendini tutuyordu.

"Değilim," dedi Stacey. "Gerçekten değilim."

Kız kuruyan dudaklarını yaladı, onu ele geçirn yorgunluk hissine karşı koymaya çalıştı.

Nasıl bir kıza dönüştüğünü bile bilmiyordu.

***

Stacey yürüyerek Kim'in dolabının önünden geçti ve insanların onun anısı için dolabının üstünü çiçekler ve resimlerle süslendiğini gördü.

"Güzel, değil mi?" diye sordu Jane, Stacey'nin arkasından.

"Pek sayılmaz," diyerek cevapladı onu. "İnsanların seni sadece öldüğün zaman umursadığını gösteriyor."

Jane, Stacay'e doğru yürüdü, Kim'in dolabının önünde durdu. Şimdi Stacey ile yan yana durmuş, dolabı izliyorlardı. "Üzgünüm."

Stacey yan gözle Jane'e baktı. "Ne için?"

"Başından aşağı yemek dökmemeliydim," dedi Jane. "Ya da seni öyle utandırmamalıydım."

"Muhtemelen ben de aynısını yapardım," dedi Stacey. "Ben de erkek arkadaşını öptüğüm için üzgünüm, sanırım."

"Sorun değil." Çabucak yüzünden düşse de, Jane Stacey'e gülümsedi. "Peki... Sen nasılsın?"

"İyiyim," dedi Stacey.

Jane onun bakışlarını yakaladığında, ona anlayışlı bir bakış attı. "Pekâlâ."

***

Stacey, tuvalet aynasında kendine bakarak göz altlarına kapatıcısını sürdü. Yorgun görünüyordu.

"Okula gelmişsin."

Stacey aynadan baktı, ve Scottie'nin arkadasındaki duvara yaslandığını gördü. Arkasını dönmek yerine, çocuğu aynadan izlemeye devam etti. Onu kısaca başıyla onayladıktan sonra, kapatıcısını sürmeye devam etti.

"İyi misin?" diye sordu Scottie. Stacey sorduğu şey yüzünden onunla alay etmek istedi, ancak sadece kaşlarını çatarak kendini durdurdu.

"Bugün herkes bana bunu sordu," dedi Stacey. "Ama içten soran tek kişi sensin."

Scottie kıza doğru bir adım attı, ancak ona varamadan durdu. "Cevabından iyi olmadığını anlıyorum?"

"Kendimi bir hayır işiymişim gibi hissediyorum," dedi kız. "Kimse bana yardım etmek istemiyor, ancak yardım etmek zorundalarmış gibi hissediyorlar."

"Bazıları gerçekten yardım etmek istiyor."

"Sadece çok azı," dedi. "Gençlerin hepsi, zamanlarının çoğunu berbat insanlar olarak geçiriyorlar. Büyükler, bu yıllarımızın en güzel yıllarımız olduğunu ve gençlerin geleceği yansıttığını söylüyorlar. Ancak bu durumda ben parlak bir gelecek göremiyorum."

"O kadar da kötü değiliz," diye fısıldadı Scottie, ve Stacey arkasına döndü. Gözleri kırmızıydı, altında o kadar kapatıcının altından bile yer yer belli olan koyu renkli göz torbaları vardı.

"Öyleyiz."

Scottie, karşısındaki kızın parçalanışını izlerken yavaşça, aldığı nefesi bıraktı. Stacey'nin bu hali ablasınınkinden farklıydı. Ablası altından kalkamadığı duygularla eziliyordu, korku doluydu... Tıpkı Kim gibi.

Ancak Stacey duygusuzdu — bir boşlukta gibiydi. Scottie onunla konuşurken cansız bir mankenle konuşuyormuş gibi hissediyordu. Ve fark etti ki, dışa vuruşu farklı da olsa; Stacey'nin ruh hali bu iki kızla aynıydı ve diğerlerinden daha yavaş bir şekilde, Scottie, Stacey'i de kaybediyordu.

"Benimle gelir misin?" Stacey aniden sorunca, Scottie kaşlarını çattı. "Cenazesine. Benimle gelir misin, lütfen?"

Scottie başını bir aşağı bir yukarı salladı. "Tabii ki."

Ardından zil çaldı ve Scottie tuvalet kapısından çıkmadan önce Stacey'e son bir bakış baktı.

"Scottie?" Adını duyduğunda arkasına baktı.

"Teşekkür ederim," dedi Stacey, ve Scottie hızla derse yetişmeden önce, kıza kısa ama sıcacık bir gülümseme gönderdi.

"Teşekkür ederim," dedi Stacey, ve Scottie hızla derse yetişmeden önce, kıza kısa ama sıcacık bir gülümseme gönderdi

Oops! Această imagine nu respectă Ghidul de Conținut. Pentru a continua publicarea, te rugăm să înlături imaginea sau să încarci o altă imagine.
The Girl He Left BehindUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum