7. Öfke Bedeni Ele Geçirdiğinde

30K 1K 115
                                    

Stacey, arabasında oturdu ve yüzünde ters bir ifadeyle, sadece camdan dışarıyı izledi.

Önündeki manzara; tüm şehrin yukarıdan görüntüsüydü. Pek insanın uğramadığı dağ geçidinde, boş bir otoparktaydı. Burayı Scottie'yle birlikte keşfetmişlerdi, ikisi birlikte arabanın kaputuna oturmuş ve radyoyu yüksek seste açmışlardı. 

Stacey iç çekip yumruk yaptığı ellerini gevşetti. Scottie'ye kızgın bile değildi. Verdiği tepkiye kızmamıştı; sadece hiç yoktan, emin olmadan sarf ettiği kelimelere kırılmıştı. Belki o da Stacey'i lisedeki herkesin gördüğü gibi görüyordu. Kendini ona kızmaya zorlayamazdı.

Onun yerine Stacey, gözyaşlarının akmasına izin verdi.

Yanaklarını sildikten sonra radyoyu kısık seste açtı. Nihayet her şey yolundaydı. Sevdiği bir işi, evi ve onun için her şeyi yapmaya hazır bir erkek arkadaşı vardı. Şimdi neye dönüşmüştü bunlar? Çalışma arkadaşlarının sabahtan akşama kadar ters ters ona baktığı bir iş. Hapishane gibi hissettiren bir ev. Ona baktığında yalnızca kamera önünde sırt üstü uzanmış halini gören bir erkek arkadaş.

Her şey boka batmıştı.

Hep böyle oluyordu.

Stacey, daha şiddetli ağlamaya başladı. Önceden böyle kötü şeyler yaşadığında, hemen Kim'i arardı. Çünkü en yakın arkadaşı anlatacağı her türlü saçmalığı sessizce dinler ve sonra saatlerce anlamsız şeyler hakkında konuşurdu.

Stacey artık bunu yapamıyordu.

Ve o anda farkına vardığı şeyle göğsüne sancılı bir ağırlık çöktü. Şu an yanında kimse kalmamıştı.

Stacey Williams yapayalnızdı.

***

Scottie eve geldiğinde her zaman olduğu gibi televizyon açıktı. Stacey mutfaktaydı, ve kesme tahtasının üstünde sebze doğruyordu. Scottie, kız geldiğini anlasın diye, kapıyı kaparken gürültü çıkması için uğraştı.

Kızın tepkisiz haline çektikten sonra mutfağa ilerledi, ve yemek yedikleri yüksek tezgâha yaslandı.

"Üzgünüm," dedi Scottie.

Stacey, hiçbir şey söylemeden sebzeleri doğramaya devam etti. Sessiz geçen bir dakikadan sonra, çocuk dayanamayarak ofladı ve durması için bir elini Stacey'nin beline sardı.

"Duydun mu beni?" diye sordu.

"Duydum," dedikten sonra Stacey, doğradığı sebzeleri önündeki kaba boşalttı.

"Ne yani?" Scottie gözlerini kırpıştırdı. "Cevap vermeyecek misin? En azından bir tepki?"

"Ne bekliyorsun?" dedi kız aniden. "Özür diledin diye sana sarılıp sırtını mı sıvazlayayım?"

Scottie geriledi, şaşırmıştı. "Hayır, Stacey. Öyle bir şey beklemiyorum. Özrümü tanıdığını belli etsen hoş olurdu."

"Tanımak? Senin bu sabah beni tanıdığın gibi mi?"

Scottie bakışlarını kaçırdığında Stacey, zafer kazanmış gibi hisettiği için kendinden nefret etti.

"Üzgün olduğumu söyledim." Scottie tekrar denedi.

"Özrünün benim için bir anlam ifade etmesi mi gerekiyor?"

Scottie'nin ağzı şaşkınlıkla aralandı. "Tanrım, bu kadar şey olmak zorunda değilsin..."

"Ne?" dedi Stacey, alayla. "Hadi ama, söyleyebilirsin."

"Üstüme gelme, Stacey." Scottie döndü ve televizyonun karşısındaki koltuğa doğru ilerledi.

"Yoksa n'olur?" diye sordu kız. "Sinirlenir misin? Bir süre bağırır, sabah da çocuk gibi beni görmezden mi gelirsin?"

"Senin neyin var?" Scottie hiddetle kollarını havaya kaldırdı. "Ne istiyorsun? Üzgün olduğumu söyledim ya!"

"Hayatım boyunca bir sürü erkek bana üzgün olduğunu söyledi, ancak hiçbiri içten değildi," dedi Stacey. "Sana neden güvenmeliyim?"

"Benim diğer erkekler gibi olmadığımı çok iyi biliyorsun Stacey!" dedi Scottie, kızgınlıkla. "Ne bu yaptığın? Hâlâ dün gece için kızgın mısın? Ne yapmam lazım? Tam bir şey olman benim suçum değil..."

Scottie, ne ima ettiğini fark ettiğinde konuşmayı kesti. Ve bir süre ortama gergin bir sessizlik hakim oldu.

"Tam bir ne?" diye fısıldadı Stacey sakince.

Scottie derin bir nefes aldı. "Bir şey yok."

"Hayır, söyle. Ne yani? Sürtük olman benim suçum değil, mi diyecektin? Ya da, orospu olman benim suçum değil?"

"Ben öyle bir şey söylemedim," dedi Scottie.

"Ama söylemek istedin," dedi Stacey. "Kusursuz, ahlaklı Scottie. Bana asla sürtük demez. Benim beyaz atlı prensim. Asla yanlış davranmaz."

"Dalga geçmeyi bırak." Scottie ona ters bir bakış attı.

Stacey omuz silkti ve yemek yapmaya döndü. "İşte şimdi nasıl hissettiğimi anlıyorsun."

"

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.
The Girl He Left BehindOnde histórias criam vida. Descubra agora