1.Bölüm "Miraç"

1.5K 812 938
                                    

Bölüm Şarkısı: Buruno Mars- Grenade

🍁

🌻 Düzenlendi 🌻

Yazım yanlışlarını yorumlarda belirtir misiniz?

Bir burukluk vardı gönlümde. Üstelik ucu bucağı olmayan bir burukluk. Sebepsiz diyemem ama sebeplerinin doğurduğu yaralar sızlıyor ve dillendirilmek istemiyorlar. Ruhumun yaraları acıyor. Acıyan yaralarımın hatrına susuyorum hissiz sanıyorlar, konuşuyorum gereksiz görüyorlar.

Bana böyle  kalıplar oluşturup kabulleneceğimi sananları ardımda bırakıp kendim gibi oluyorum. Olmak istediğim gibi... Ama sorular bırakmıyor yakamı. Cevap da bulamıyorum.

Nasıl geçer gönlümden bu incilmişlik, nasıl gideririm bu burukluğu?

Bilmiyorum. Gitmem gereken yolu da sürmem gereken izi de bulamıyorum. Kimi taklit etmem gerekiyor veyahut kimden ders almalıyım?

Masanın üzerindeki kalem kapağının yere düşmesiyle gözlerimi yere düşen kapağa çevirdim. Biriyle konuştuğum hâlde gene dalıvermiştim. Sadece annemin ilk cümlesini ve sitem dolu ses tonunu hatırlıyorum.

"Tamam, annem." dedim sesime şirinlik katarak. "Sakin ol lütfen. Evrim ablamın bu hafta sonu geleceğini biliyorum." Derin bir nefes alıp bilgisayarımın yanındaki  menekşeden elimi çektim. Ne zamandan beri saksısıyla oynuyorumdum? Ona ilk ne zaman dokunduğumu anımsayamadığımı anladığımda saksıyı düşünmeyi bıraktım.

Sandalyemden kalkarken camın önündeki çiçeklere zarar vermemeye çalışıtım. Hızlıca masamın önündeki boş alanda  ileri geri yürüdüm. Sol elimdeki telefonu sağ elime alıp yutkundum. Boğazım kurumuştu bu yüzden gözlerim yaşardı. Tekrar yutkundum.

Gökyüzünün buruk ışıltısı gözlerimi kamaştırdığı için elimi gözlerime siper ettim.

"Sakinim zaten  pasaklı kızım." Küçük bir kıkırtı firar etti dudaklarımdan. Bir süre sonra annemde de güldüğünü belli eden mırıltılar işittim.

"Hem, biz planladık bile anneciğim." Bir an sadece susmak istedim.  Masamın arkasına geçip sandalyemi geriye çekerek oturdum. Yaşaran gözlerimi sol elimle ovuşturdum. Bacağımı dik bir şekilde karnıma çekip spor ayakkabımın bağcıklarıyla oynamaya koyuldum.

"Evrim abla iş bulana kadar şimdiki evimde kalacağız. Bir iki aya da yeni ev bulup ona geçmeyi düşünüyoruz." Odamın dış camındaki lekeleri fark ettim. Masadan destek alarak ayağa kalkıp cama daha da yaklaştım. Bütün lekeler daha görünür oluvermişti. Zihnimi oyalamaya çalıştığımın farkındaydım. Zihnimi oyalayarak düşünmekten kaçıyordum.

"Algı, kızım bak Evrim'in olayını biliyorsun. Eniştenden zor izin aldı. Mukayet ol ona tamam mı, benim çirkin kızım?" Silkelendim ve camdaki lekeyi unutmaya çalıştım.

Sandalyeme ilerliyorken aralık kapıdan kıkırtılar yükseliyordu. Ben ne kadar odaklanmaya çalışırsam çalışayım zihnim oyalanmak için bir şeyler buluyordu. Sandalyeme oturduktan sonra annemin en son ne dediğini hatırlamaya çalıştım. Annem nefesini verdi telefonun ahizesine doğru. Kulağım çınladı ve yutkunma isteğimi bastırmak için ensemdeki kısa olan saçlarımı avuçladım.

Sonra aklıma anne kelimesinin çağrıştırdığı şeyler neler acaba sorusu takılıdı.

Anne kalbi de ruhu da narindir, derinlerinden saflık akar yavrusunun gözlerine. Sevgiyi anlatır anne yavrusuna. Parmaklarının ucundaki sihiri göstermeden. Hiçbir çaba sarf etmeden.

Annemin cümleleri özleme bulanmıştı. Çünkü sarmalayamıyordu küçük kızını. Hep sesi titrerdi benimle konuşurken. Dayanamayıp yutkundum ve döner sandalyeme yaslandım. Annem, kuzenimi  teyzemden daha çok sahipleniyordu.

Bana Ne AşktanWhere stories live. Discover now