9. Bölüm "Pusula"

483 456 218
                                    


Bölüm Şarkısı; Ferah Zeydan - Yanlışız Senle

                          ¤ • ¤

Tanrı'm, nice kâbuslardan uyandım terleyerek ama sen o kâbusları bir daha korkmayayım diye çiçek bahçesiymiş gibi hatırlattın bana...

Tanrı'm, yüreğime eksikliğini nasip etme.

                           ¤ • ¤

Sessizlik insanı büyütmeye itebilir miydi?

Koltukta cenin pozisyonunda yatan genç adam olması gerektiğinden daha erken büyümüş, olgunlaşmıştı. Konuşmayı sevmeyen genç adamın uyurken dudaklarına bastırdığı damga çözüldü, eridi. O sayıkladı ben dua ettim duyduklarımın gerçek olmaması için.

Sevdiği kadının gülüşünü puslandırmaya çalışan insanlar rağmen, kahkaha atmaya teşvik edişini sonucunda hüsrana uğramasının; rüyama sızan iniltiler olsun istedim. Bir saniye bile gözlerimi açmadım daha sıkı kapadım gözlerimi. Saçlarım göz yaşlarımla ıslanmış boynuma yapıştı. Kaşındı boynum ama kıpırdamadım. Ege Bey'in, Mert'in feryatına karşı sessiz kalşı beni mutlu ediyordu...

Duyuyordu ama duymuyormuş gibi yapıyordu.

"Sen gökyüzüsün ben deniz. Senin rengine bürünen okyanusum ben, taklit ederim seni. Görmediği renklere aşina olur bir zamandan sonra okyanus. Gece gökyüzünün karanlığı siner, sabah ucu bucağı mavi gök, deniz oluverir. Gökyüzüne ulaşmak için okyanusun suyu göğe çıkar ama buluta takılı kalır okyanusun zerreleri. Göğe ulaşamaz geri beden bulamayan okyanusa dökülür damlalar." Kendimi sıkmayı bırakıp gözlerimi açtım. Tavanda ki avizeye odaklandım. Mert rüyasını dışarı akıtıyordu. Beni de daha doğrusu Ege Beyle beni de rüyasına şahit ediyordu.

"Kirli değilsin sen. Aksine kirpiklerin haykırıyor kar tanesi kadar ak olduğunu." Ayağa kalktım iki adım da Mert'in baş ucun ulaştım. Koltuğun kenarına oturdum.

"Gitme! Gitmem senden."  Konuşmayı sevmeyen bir adamın içine sakladığı cümle hazinesinin mührü koparıldı.

"Mert." Kulağına fısıldadım ismini. Uyansın istedim. Uyanmasını istememin sebebi daha önceden çektiği acıları tekrardan yaşamaması. Kabuk bağlaması imkansız olan yarası, tekrardan kanamasın istedim.

"Mert." Omuzlarından tutup hafifçe sarstım. Kirpikleri birbirine kenetlendi. Uyanmamak için direniyordu. Kalbi temiz sevgilisini gitmemesi için direniyordu, dil döküyordu.

Giden, gitmek istemesede gitmişti. Gitmek zorunda kaldığını hissetmişti belki de.

Omzuma dokundu bir el, omzumu silkip omzumda asılı kalan elden kurtuldum.

Mert diye fısıldamak istedim. Boğazıma yumru oturdu. Kelimelerim o yumruya takıldı, konuşamadım. Tekrar Mert'in uyanması için sarsacaktım ki Ege Bey beni kendine doğru çekti. Ege Beyin *muzdarip bakışları beni daha çok kederlendiriyordu. Onun bulut gözlerinin içindeki çığlık bedenimi kasıp kavuruyordu.

Dizlerimin üzerine çöktüm. Ege Bey de benim gibi yerde oturuyordu. Ne zamandan beri yerde oturuyor bilmiyorum. Kafamı kaldırdım gözlerimi onun puslu mavi gözlerine sabitledim.

"Bir insan nasıl olurda..."

"Onlara insan denemez. Genç bir kızın hayatını söküp alan bir varlığa insan denmemeli. Varlık denmeside doğru değil ama." Mert'in rüyasında konuştukları olaylardan bir çok şey anladım ve beynimin içinde bir çok olay kurgusu belirdi. Gözümden akan yaşları elimin tersiyle sildim. En iyisi Mert'ten dinlemekti bütün olanları.

Bana Ne AşktanWhere stories live. Discover now